Ölümsüz ve karanlık bir karakterin daha karanlık tarafına şahit oluyoruz. Caravaggio tablolarındaki karanlıktan onun yarattığı ışığa koşarak Kont Drakula, en çaresiz ve çıplak halini izleyiciye gösteriyor. Ölümsüzlüğün verdiği hiçliği kucaklamış ve insani olan her şeyi defalarca çiğneyip yutmuş olarak tüm olgu ve değerlerden arınmış bir şekilde, onu izleyenlere hakikati haykırmakta. Tutkunu olduğu ressamla. Işığın altında harika gözüken kırmızı renkli kıyafetle. Tıpkı Caravaggio tablolarındaki gibi. Bir de shakespearevari sözlerle. Göreni etkileyeciliğiyle ilk gördüğü anda çarpan sade ama ihtişamlı dekorla ve kulağa pürüzsüz bir şekilde ulaşan canlı müzikle.
Okan Bayülgen tiyatroda bir şeyler deniyor. Beğenilmek arzusuyla değil fakat bulunduğu noktaya seyircisini çekerek ona bir şeyleri göstermek ve anlamasını istemek derdinde. Seyirci tarafından beğenisi kanıtlanmış, güvenli bölgedeki bir oyunu seçip tribünlere oynayarak salonları yine doldurabilir. Bunun yerine, tıpkı her şeyden sıkılmış Drakula gibi, bugüne kadar kanını emdiği ve beslendiği tüm 'şeyleri' rafine edilmiş bir şekilde izleyicisine verme derdinde. Bunu bir hırsla değil, biriktirdiği şeyleri paylaşma hevesinde olan bir çocuk heyecanıyla yapıyor. 'Bak bu da var' dercesine. Ciddileşip, seyircisini silkmeyi de ihmal etmeden.
Oyunun sahnesi, kostümler ve her bir oyuncu harikaydı. İkonik sahneler ve tiratlar oyunu bir üst seviyeye taşıyor. Ve tabii ki Hayko Cepkin. Jekyll & Hyde oyunundaki performansını hayranlıkla izlemiştim. Yakın zamanda gittiğim konseri de öyleydi. Tiyatro eğitimi aldığını, bir tiyatro geçmişi olduğunu biliyorum fakat bunca yıl uzak kalmış olması bence büyük bir kayıp. Umarım daha çok oyunda izleriz kendisini.
Oyunun bazı anlarında düşen tempo ve uzun konuşmalar ve belli bir zaman çizgisinde ilerlemeyen kurgusuyla ilgiyi zayıflatsa da, çok iyi bir oyun izlediğimi düşünüyorum. Emeği geçen herkese teşekkürler.
Drakula / BKM