Oyun çok başarılı hiç bir diyeceğim yok. hatta şehir tiyatrolarında, kayıt müzik ve metnin, bu denli simetrik, metronom gibi, aktarıldığı bir oyun izlememiş olabilirim. tabi yıllardır kapalı gişe oynan bir oyun bu, başarı asla tesadüf değil.
Lakin ben başka bir şeyden bahsedicem. Oyunu Sadabad sahnede izledim ve oraya ilk defa gidiyorum. Hayatımda bu kadar amatör bir yönetim anlayışı görmedim. Doğduğumdan beri tiyatro izleyicisiyim ben. Oyun esnasında salon içinde personel geziyo aq yaaa. Telefonla çekim yapanları uyarmaya filan çalışıyorlar. Sürekli seyircileri sözle elle uyarıyorlar. Salonun ortasındaki koridordan geçiyorlar yaaa. S*kip attınız lan konsantrasyonumu, bu nasıl aptalca bi çözüm biçimi. Müdür olduğunu söyledikleri abiyle gittim konuştum. Haklısınız diyo, ama fotoğraf çekmek yasak engelleyemiyoruz diyo. Lazer tutun insanlara Zorlu centerdaki gibi, dedim, bizde öyle teknoloji yok dedi. Lan Zorlu centerı annuakiler mi yönetiyo, onlarda anahtarlığa takılan lazerler benzeri bi lazer kullanıyolar zaten milleti uyarmak için koca salonda. G*t kadar salonda 4 tane personeli aşağı yukarı yürütüp milleti dürtüklettiniz, konsantrasyonumu da p"*ç ettiniz. Eğer bunu okusanız tüm tiyatronun yönetimine tavsiyem, gidip özel tiyatrolara oyunlar izleyip orada seyirciye nasıl davranılması gerektiğinin öğrenmeniz. Akıl fikir diliyorum size
Oyun daha başlamadan renkli dekoruyla izleyicilere pozitif bir enerji yüklemeyi başardı.
Gelinlerin, damatların ve çantaların sürekli karıştığı, temposu hiç düşmeyen eğlenceli bir hikâyeye tanık olduk.
Ancak evin kızının abartılı ağlaması, oyunun genel atmosferine uyum sağlayamayan bir detay olarak dikkat çekti.
Cem Karakaya, güçlü performansıyla sahnede parlıyor.
Ayrıca sahnede babasının resmine yer vermesi ve finalde alkışları ona armağan etmesi, oyuna anlam katan son derece zarif bir dokunuş oldu.
Cadı Kazanı / İstanbul Şehir Tiyatroları