-
Muhteşem bir oyun. Yönetmen Ali Gökmen Altuğ ve tüm oyuncuların, emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Defalarca izlenebilir.
-
Çarpıcı, yoğun hisler ve düşünceler uyandıran harika bir oyun. Oyun baştan sona nefes alış verişinizi kontrol ediyor diyebilirim. Henüz perdeler kapalıyken bile giriş müziğiyle film izliyormuşsunuz hissine kapılmanız mümkün. Oyun, metnin vermek ve vurgulamak istediği ataerkil ve hiyerarşik düzende kadınların mücadelesine yaraşır oyunculuklar, reji, müzik, dekor, ışık, kostüm ve sahne tasarımıyla seyirciye ömür boyu akılda kalıcı bir seyir zevki sunuyor.
Hikaye özetle genç bir kızın cinayetten sorumlu tutulup halktan toplanan kadınlardan oluşan jüri ile yargılanmasını konu alıyor. Fakat oyunun bir alt katmanı, kadının toplumdaki sosyal ve finansal statüsünden kadınlara ve kadınlığa dair göz ardı edilen duygulara kadar yoğun düşünceler barındırıyor. Tüm bu yoğun duygu ve düşünce akışında yer yer seyircinin kahkaha atmasını sağlayan oyuncuların birlikte yarattığı dinamik seyirciye gerçekçi ve keyifli bir seyir sunuyor.
Spoiler vermek istemiyorum fakat sahne şovuna hazır olun, hala belirli "an"ların etkisinden çıkamadım, uzun süre de çıkamayacağım. İnanılmaz bir oyun, inanılmaz bir ekip ve inanılmaz bir reji. Her zaman rastlayamayacağınız bu özel oyuna kendi gözlerinizle tanıklık etmenizi çok öneririm.
-
Oyun çok güzeldi. Özellikle ikinci perdedeki karakterler hakkında öğrendiğimiz şaşırtıcı bilgiler bizi ters köşeye attı ve daha heyecanlı oldu. Ara ara heyecanın düştüğü sakinleştiği de oldu ama bu oyunun bütünün çok iyi olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Verdiği mesajlar ile güzel noktalara, günümüzün kronik adaletsizliğine değiniyor. Ve oyunun final sekansı! hiç bitmesin istedim. Kostümlerin hepsi çok doğru seçilmiş. Karakter üzerindeki kostümle çok uyumluydu. Sahnedeki dışarıyı gösteren pencerenin önünde bile zaman geçtikçe rengi değişip gece olmuş hissini veriyordu. Ayakta alkışladım çok güzeldi. Bir daha gidicem.
-
bazen de bir izleyici olarak daha geniş perdeden bakmak gerekir… anlaması ve takip etmesi kolay, kısacık, “modern tiyatro” adı altında izlediğimiz prodüksiyonsuz oyunlarla bir kıyas halinde gördüm izleyiciyi. kendini geliştirmeye çalışan bir izleyici olarak bence bu çok yanlış. birileri hala farklı, hala deniyor, hala gelişiyor… oturup national theatre izlememiş bir izleyici bu emeği fark etmemiş olabilir, bir noktada fark etmek zorunda da değildir ancak sırf kafasında oluşturduğu “oyun” imajından her açıdan farklı bir iş izlediği için fazlasıyla keskin yorum yapmalı mıdır, bende soru işareti yaratan bir durum.
ben çok heyecanlı iki saat geçirdim. öncelikle metin çok farklı ve riskli bir metin. tam tersi bir metin yerine izleyiciyi ciddiye alan ve bir şey anlatmak isteyen bir metin var ortada. sahnede sayısız kadın var ve ekip olarak çok profesyonel bir şekilde koordine oynayabiliyorlar. ikisini bir arada görünce, çok temiz çalışmış bir perde arkası ekibinin ışığını da sahnede gördüm.
cast konusunda çok çalışıldığını iliklerime kadar hissettim. ayrıca aslıhan kandemir ve erarslan sağlam’ı bir arada görmek çok keyifliydi. kendisinden bahsetmişken aslıhan kandemir’in inanılmaz bir performans sergilediğini düşünüyorum. ama oyunun yıldızı kesinlikle serap öztürk… oyun boyunca içinde olduğu onlarca katmana rağmen karakter çizgisini asla bozmadan, enerjisi düşmeden tüm benliğiyle orada oluşu ve iyisiyle kötüsüyle bize karakteri net bir şekilde taşıyışı kesinlikle enfesti.
zamanlaması enfes mizah dokunuşları, ayrıntıları, kostümleri, dekoru, müzikleri ile her noktasına sanki yeni doğan bir bebek gibi özenle bakılmış bir iş olduğunu düşüyorum.
özellikle klasik “şehir tiyatroları” oyunlarından, ama genel olarak sahnede olan oyunlardan çok farklı bir oyun, ve bana kalırsa bu oyunu güzel yapan tam olarak da bu:)))
-
Gök Kubbe / İstanbul Şehir Tiyatroları