Kendisini oyunlarından önce kitaplarından tanıdığım bir yazar Şebnem İşigüzel. Bu tanışma 2016 senesinde gerçekleşiyor. Çok geçmiyor, 3 yıl sonra Füruğ Ferruhzad'ın hayatını konu edindiği oyunu "Yaralarım Aşktandır" ile bu sefer tiyatro sahnesinde kesişiyor yolumuz. Sonrası geliyor ve bugün, yazdığı son oyunu "Siyanür" ile karşımızda.
Oyunun gerçek bir hikayeden yola çıkılarak yazıldığını öğrenince bendeki merak arttı zira gerçek yaşama dayanan her türlü okuma, film, oyun ayrıca ilgimi çekiyor. "Yok" kökünden türeyen yoksulluk, yokluk, yok sayılma gibi kavramlar üzerinde temellenen Arzu'nun hikayesi aktarılan. Metinden alıntı ile "ölümü isteyecek kadar çaresiz olanların" hikayesi.
Mutlu aile tablosu, anne ve babalarının vefatı ile silinen; geçim ve yaşam derdindeki dört kardeşten biridir Arzu. Resim atölyesinde modellik yapmaktadır. Oradadır, vardır, resmedildiği her hali bunun kanıtıdır ancak bakılıp da görülmeyendir. Bu hal oyunda, Odysseia Destanı'ndaki bir olaya atıfla zenginleştiriliyor: Odysseus, katıldığı yaban domuzu avında bacağından yara alır. Bu yara sayesinde baba ocağına döndüğünde dadısı tarafından tanınır. Odysseus'un baldırındaki yara izinin neden olduğunu bilen öğrenciler, Arzu'nun bacağındaki yara izinin neden, nasıl olduğunu sormazlar bile.
Yaşadığı manevi yokluklar, katlanan yoksulluk, açlık hali içinden çıkılamaz bir boyut alınca, Arzu için geriye tek ihtimal kalır; ölüm. Bu noktada referansı Emma Bovary'dir: Flaubert'in Madame Bovary'si gayrimeşru ilişkiler ve borç batağından çıkış için kendisine çabuk ve acısız ölüm yolu olarak arsenik ile intiharı seçmiştir. Aslında bu atıf bizatihi oyunun ismine götürüyor bizi.
Peki Arzu intihar etti mi? Kardeşleri ne oldu? gibi soruların cevabını merak ediyorsanız oyunu izlemeniz gerekiyor. Oyunculuk noktasında ilk kez izlediğim Bahar Süer'i kutlarım: Arzu'nun yaşadığı duygusal dalgalanmaları başarıyla yansıttı. Anılarından süzülen türküleri güzel söyledi. Dahası "böyle de güzel ağlanmaz ki" diye düşündürdü.
Yoksulluk, özgün bir metinde, tiyatro sahnesinde işlenmesi güç bir konu. Buradan doğan dramı, duyguları ajite etmeden, sahici ve dozunda vermek hiç kolay değil. Oyunun atıfta bulunduğu eserler ve toplumsal olaylar ("çocuğum ölmedi öldürüldü; katilleri koruyorsunuz, bu doğru değil, bana işimi geri verin demek uğruna açlık grevi yapanlar, hak yokluğu çekenler") ile bunu kısmen başardığını düşünüyorum.
Her oyunun müziği olur ancak bazı oyunlar bir şarkı ile bütünleşir. Bu oyunda o "Bülbül Ne Ötersin" türküsü. Özellikle finaldeki etkisi isabetli. Öte yandan "oyuna artı değeri yok, bilakis bütünlüğü sabote ediyor" diye düşündüğüm müzikhol şarkılarının varlığını sevemedim.
Ben oyunu CKM'nin küçük salonunda izledim. Hep diyorum, fikrim değişmedi; o salon ancak çocuk oyunları için elverişli olabilir. O sebeple izleyecek olanlara önerim, tercihlerini, oyunun oynanacağı başka sahnelerde yapmaları yönünde olabilir.
Sezonun yenilerinden olan Siyanür'ün yolu açık, alkışı bol olsun.
Siyanür / Talimhane Tiyatrosu