Türkiye’de tiyatro denince benim için ilk akla gelenlerden biri Sahika Tekand. Sahne tasarımı, duruşu, yazarlığı; kendimi bilmeye çalıştığımdan beri ya da tiyatroyu anlamayı başladığımdan beri hep ilgi çekici , hep verimli hep yenilikçi ve özgündü.
Işıkçının da oyuncu olduğunu görmek deneyimlemek harika diyebilirim.
Benim için, Godot’yu beklerkeni dışarıda koyarsak, bu tarz oyunlarında da ilk sırayı Anti-Prometheus(10 adımda unutmak) alıyor sanırım.
İnternete herhangi bir konuda hızlıca birşeyler öğrenmek(öğrendiğinizi sanmak) isterseniz, 10 adımda dans, 10 adımda kafaya takmamak, 10 adımda sağlıklı yaşam… 10 adımda yaşamaya dair herşey yazdığınızda mutlaka birşeyler çıkar.
Bu sefer de ironik bir şekilde “10 adımda unutmak” ile modern insanın trajedisini izliyorsunuz.
Aydınlanmanın temsilcisi Prometheus’un yanılsama içerisindeki sözde aydınlanan insanlarla antitezinin kurgulanışını da görüyorsunuz da diyebiliriz.
Oyunu 10 yıldan fazla önce izlediğimde ve hala son final sahnesini koymazsak, bireylerin aydınlanmaya hiç yaklaşamadığı , hep kendini tırnak içinde konfor alanında kalmayı tercih ettiği ve bu yüzden de yüklerinden kurtulduğunu sandığı ama hep belirli bir alana hapsedildiği tekstte , bir açmaz içerisinde hepimizin savruluşunu, o kurgunu dışına çıkamayışımızı görüyordum.
O kadar iyi sembolize edilmiş ki bu durum, kafanızın içinde kendinize dair onlarca cümle belirip, ışık yanıyor, ama oyun bitince kendinizi benzer şekilde yolda yürür bularak çıkıyorsunuz.
Bu varoluşçu düzenek hayatımızın gerçeği..
Peki bu modern insana mı ait sadece , ondan emin değilim.Metin de buna dair hikayelerin bizim hayatımızdan olması dışında aslında imada bulunmuyor. Ya da bulunmuyordu. Belki de sıradan insanın gerçekliği budur, o da ayrı bir tartışma konusu.
Yazar ve oyunculuk, ışık rejisi bizi olağanüstü bir şekilde bu tartışmanın evreninde gezdiriyor. Ancak şunu da eklemeliyim, arada bizi bilgilendirmek için geçen Prometheus gibi benzeşimler zannımca gereksiz.
Yanılıyor olabilirim ama eski oyuna, bir final sahnesi eklenmiş bu sefer. Brechtiyen bir yabancılaştırma etkisi gibi olan bu ekleme konusunda eminim seyirciler ikiye bölünmüştür.
Ancak bence, finalde böyle bir şey oluşu bize “peki bu sadece oyun” ve çıkış nerede diye çıkacak biz seyircilere tatlı bir ironi sunuyor diye düşünüyorum. Yoksa oyun acı bir gerçekliğe indirgenebilirdi. Açıkca sı bu eklentiyi, eklenti görünmesi tercih edildiğini düşünerek sevdim tüm sanatseverlerin kızacağının aksine. Peki oyundan bağımsız doğal gündelik konuşma ile giren kadınların tavrı buraya çok uygun olsa da. Kadın bireylerin tercih edilmesi, bi işaret mi? Böyle bir durumda Şahika ve ekibi için bu bir umut sunma mı? Yoksa Sadece tatlı bir ironi mi? Bu soruyu sormak isterdim.
Sahne açısından bir yorum yapacaksam , bu oyun Fişekhanede oynanmamalı, sahne çok aşağıda ve atmosfer için hiç uygun değil.
Modern Prometheus’un tam da kendisi olduğunu düşündüğüm Nietszche’nin kendimce bakış açısıyla değerlendirdiğimde, sınıf atlayan ya da zamanla kendi yolunda ilerlediğini sanan bireylerin aymazlığına, bilim ve aydınlanmanın, bu açıdan bize gösterilenlerin , gerçekten çağdaş ve aydınlanmacı bir şeyler sunmadığı savını bu kadar iyi anlatabilecek bir oyun izlemedim. Bazen Aşınma oyunu ile bile kavga edebilen bir oyun olduğu tartışmasına girmek isterdim ama şimdilik Studio oyuncularında kalalım.
Oyunun tarzı ve yöntemi hakkında bilgi edinmek isterseniz, şu linki de tıklayabilirsiniz.
https://studiooyunculari.com/oyunlar/10-adimda-unutmak-anti-prometheus/
Elinize Sağlık.
On Adımda Unutmak / Studio Oyuncuları