1673 yılında Moliere'nin ölümünden sonra oyuncuları başka bir toplulukla birleşerek "Guenegaud" adlı topluluğu kurdular. Daha sonra bu topluluğun 1680'de Hôtel de Bourgogne'daki toplulukla birleşmesiyle Comédie-Française kurulmuş oldu.
Diyor tarihçesinde…Bu bir ulusal tiyatro..Hayranlık verici!!
Ne kadar güzel bir ekip, ne kadar güzel bir oyun.
Böyle bir oyunun Türkiye’de düzenli oynamasını o kadar isterdim ki...
HECUBA, HECUBA DEĞİL oyunu, yazarı ve yönetmeni Tiago Rodrigues'in Comédie-Française topluluğuyla ilk işbirliği imiş. Hakkında okuduğumda Tiago Rodrigues, epik tiyatro tekniği üzerine eğilip bunu geliştirenlerden. “As Far as İmposible” oyunu için Rodrigues'in yaklaşımından, Brecht'inki gibi, performans ile gerçeklik arasındaki çizgiyi bulanıklaştırarak izleyicinin doğrudan katılımını sağlıyor diye bahsediliyor. Brecht'in tiyatro yoluyla eleştirel düşünmeyi teşvik etme idealini devam ettiriyor, ancak Rodrigues'in kişisel, oyuncu odaklı hikaye anlatımına yaptığı vurgu, benzersiz bir duygusal yakınlık ve özgünlük katmanı ekliyor bence oyuna. Bu türün anlatımının netliği, yabancılaştırma etkisi ve basit, destansı sahne sanatı açısından tanınabilir bir şekilde "Brechtyen" . Ancak kelimeler artık bir yazardan gelmiyor ve bu bence çok etkileyici etki bırakıyor. Gerçeklikten gelen bu sözler, oyunun tamamen yeni bir trajik etki deneyimine erişmesine olanak tanıyor, tüm buna ek “politik, katılımcı ve rahatlatıcı bir türün” önünü açıyor.
“Hekabe, Hekabe değil” de de konu Euripides Hekabesinin gerçek başka bir öykü ile harmanı.. Tiyatrosunda hep kullandığı söylenen bu metotla, izleyiciye doğrudan hitap ederek, antik Truva kadınının zamansız meselelerini, benzer azaplara düşmüş modern bir kadının, bir aktrisin ve bir annenin meseleleriyle iç içe geçiriyor. Tiago Rodrigues pek çok söyleşide tiyatro için değil, onları hayata geçiren oyuncular için oyunlar yazdığını söylüyor. Burada bir oyuncu Euripides'in Hecuba'sının provasını yapıyor ve Priam'ın dul eşi rolünü oynuyor. Truva'nın yenilgisinde her şeyini kaybetmiş: kocasını, tahtını, özgürlüğünü ve en büyük üzüntüsü de neredeyse tüm çocuklarını. Benzer şekilde adalet isteyen bir kadın görüyoruz. Kurgusal trajedi, otistik oğlu istismarın kurbanı olan bu aktrisin mahkûm ettiği ve protesto ettiği bir durumun samimi gerçekliğiyle acı verici bir şekilde iç içe geçiyor. Oyunun prova süresi adli soruşturmayla belirsiz bir şekilde çakışıyor. Eşsiz ve alacakaranlık benzeri bir ortamda, iki dünya, efsanenin trajedisi ile gerçekliğin trajedisi, tiyatro oyunu ile adaletin trajedisi arasındaki sorunlu ve rahatsız edici etkileşimde bir araya geliyor.
Oyunda intikam ile adalet arasındaki sıkıntılı fark, dünyada sistemi yaratanlarla, kurbanları arasındaki tartışmaya ustaca evriliyor.
Oyunun Türkiye’de yenidoğan çetesi tartışmalarının olduğu bir döneme gelmesi, tüm seyirciyi sarstı diyebiliriz. Seyirci ayakta alkışladı oyunu. Oyunda gördüğümüze benzer bir şekilde yargılanan 3-5 odakla, gerçek adaletin yine kaçırıldığı bir yerdeyiz biz de. Hiçbir istifayı dahi göremediğimiz şu ortamda , bir kez daha oyundaki sonlanan zamandan/durumdan sarsılarak izledik herşeyi.
Umut mu, oyunun sonunda dediği gibi bitmeyecek bir yol adalet arayışı. Ama aramalıyız sonsuza dek.
Hekabe, Hekabe Değil / Comédie-Française