Murat Mahmutyazıcıoğlu'nun kaleminden bir oyun daha izliyoruz. Önce texte yorum yapacaksak, bence izlediklerim arasında en zayıfı. Özellikle bağlam açısından, öykülerin savrukluğu buna en büyük neden. Yani konunun/metnin ne anlatmak istediği daha 20.dakikada gözümüzde netleşiyor. Yapılmak istenen mesaj çok yerinde ve zaten hızlıca kavrıyoruz. Ancak ya sonrası… Öyküyü tamamlamak için her karakterde öyküsel ilerleme görüyoruz ama bağlamlardan bu sefer iyice kopuyoruz. Seyirciyle temas anlarındaki yabancılaştırma efektleri, zaten böyle/anlatıcılı olan oyunda şekilsel kalıyor ve bence hiç gereği de yok. Keza yerleri de rastgele. Oyunun ikinci yarısı ise hiçbir şey dönüşmüyor, değişmiyor. Amaç bu da olabilir, ancak o zamanda rejisel ve ya içeriksel ve ya sözdizimsel olarak yapı değişmeli, Dramatik aks bozulmalı belki bilemiyorum. Ancak olmuyor. Sadece ilerleyen her karakterin daha kötüye giden finaline bir dizi izler gibi kayıyoruz. Ama bunun bize anlattığı, bize sunduğu, seyircinin duygusal olarak etkilenmesi dışında hiçbir katkısı yok. Bloklar arası ilişkiler/ilişkisizliğin ilişkisi ne biçimsel, ne de söz ve kurgu anlamında hiçbir gelişme ve ya anlatı içermiyor. Finale konulan dramatik sonun nedenselliği yok.(metnin sözü açısından) Gerçek bir yabancılaştırma etkisiyle izleyince hatta son derece sıradan kalabiliyor. O kadar üzücü bir finalden bile; o kadar üzülmüyoruz amaç oysa, amaç değilse , bu durumu beklendik kılmaksa o uyumsuz (absurd) tiyatroda yaşadığımız etkileşime dair hiçbir şey de maalesef yok. Ki yapı en azından buralara savrulabilirdi. Üzülerek söylüyorum ki, beklentiyi karşılayan bir oyun değil.
Oyunculuklar güzel, performansları , çalışmaları emekleri aşikar. İnsan yazı yazarken böyle bir noktada üzülüyor. Ama gerçek o ki, kurgusal ve öyküsel olarak, bir tiyatro metni yaratmak açısından çok kolaya kaçılmış. Rejiden ise hiç ama hiç emin olamıyor insan. Reji tiyatro açısından bu tarz bir oyunda bence çok çok önemli. Çoklu anlatıcı oyunculu kurguları en iyi yazan yazarlardan biri Murat bey, ama burada ihtiyaç oyun devamı için karşılanmıyor. Oyun parçalanmıyor da , bütünleşmiyor da. Bu noktada uyumsuz tiyatro vari , ya da brechtiyen bir akışa ciddi ihtiyaç duyuyorsunuz. Bu tiyatroların(doğuşunda) yazımlarına ihtiyaç duyulan noktaların nedenselliklerine , nasıl o metin yazımlarının doğduğuna örnek teşkil ediyor bence.
Tüm bunların dışında seyirci elbette seviyor, çünkü öyküler sevimli, dramatik ve duygulara yöneliyor. Ama oyunlar böyle mi olmalı. . .
Çirkin / Dolkun Production