Oyunu daha anlaşılır kılmak için girişte sunulan ilk sahne ile oyun nasıl ilerleyeceğini izah ediyor. Devamında neredeyse sorgulamaya gerek kalmadan bir çiftin hayatlarına tanıklık ediyoruz. Bunu yaparken erkek karakterimiz ileri doğru akan zamanda, kadın karakterimiz ise geriye doğru akan zamanda ilişkiyi gösteriyor. Başından itibaren Pelin Akil’in hayat verdiği kadın karakterimiz oyunu domine eden bir üslupla ilerliyor ve seyirciye karşı gösterdiği gözle görülür etkileşim ile verdiği hissi artırıyor. Rolünü büyüterek oynaması oyuna katkı sağlamış ve performansı daha göz alıcı duruyor. Akil’i oyuna yön veren ve ritmi elinde tutan kişi olarak görüyoruz, bu katkıyla seyircinin odağının dağılmadan kalmasını sağladığını anlıyoruz. Mehmet Aykaç oyuna konsantre olmuş ve oynadığı karakter ile bütünlük sağlamış, bu hissi tümüyle seyirciye veriyor.
Oyun konusu gereği çok farklı bir his yaratmıyor, süregelen akışta biz ne ölçüde gideceğini biliyoruz, bu da seyirciyi müzikal olmasıyla beraber oyuna odaklanmaya itiyor. Sonuç olarak aslında aklımızı karıştırıp hile yapmadan temiz bir şekilde sahneleniyor.
İki oyuncunun arasında rahatsız edici bir uyumsuzluk var, karakterler arası değil, gerçekten oyuncular arasında bunun olduğunu düşünüyorum. Belki aralarındaki bu uyumsuzluğa bağlı ortaya çıkan çatışma dile gelmemiş bile olabilir. Fakat sahne önünde bu hisse kapıldım. Tuhaf olan kısım ise, bahsettiğim gerginlik elbette oyuna sirayet ediyor ve seyir keyfini artırıyor. Bu arada gerçekten oyunu iyice sindirip bu zıtlaşmayı bilinçli de ortaya çıkarmış olabilirler, velev ki öyleyse oyunculara büyük saygı duyulması gerekiyor. Tabi bu benim iyi niyetli yaklaşımımdır.
Ayrıca Akil’in şarkı söylediği esnada rol gereği nefes nefese kaldığını iştahlı biçimde göstermesi ve hissettirmesi rolü daha da doldurdu. Bu örnekte olduğu üzere şatafatlı oyunlarda iyi oyunculuğun üstüne koyup detaylarla parlatılmasını seviyorum. Tiyatro sahnesi böyle oyunculukları kaldırıyor demekten öteye geçeceğim, böylesine ihtiyacı var bence.
Performansları kenara bırakıp biraz da oyuna dönersek, ilişkilerinin önemli anlarını gözler önüne seren çift tanıştıkları andan ayrıldıkları ana kadar her detayı sergiliyor. Bunu yaparken durumdan ziyade yaşanan anları göstermekle yetiniyorlar. Oyunun anlatım biçimini bayağı ve sıradan buldum. Yazarın gözünden bir ilişkiden kesitler gördük fakat buna farklı bir bakış açısı katması beklenebilirdi. Metnin orijinali eski zamanda yazılmış olsa da buraya sadık kalmak modern tiyatro için yetersiz geldi. Daha iyiyi görebilecekken bu şekilde sahnelenmesini olumsuz değerlendireceğim. Son olarak bir konuda yazacağım. Başka oyunlar hakkında yazarken hiç özel olarak yorum yapmadığım ışığa değinmek isterim. Oyundaki ışıklar o kadar başarılı ki adeta sahnenin kalitesini artırıyor. Daha önce bütünden bağımsız aklımda kaldığı hiç olmamıştı. Işık tasarımcısı Ayşe Sedef Ayter’i ve sahne arkası ekibi de bu sebeple kutlarım.
Genel olarak “Rota Yeniden Oluşturuldu” sevgiyi, kıskançlığı, bıkkınlığı, taşkınlığı ve aşkı pervasızca gösteriyor. Oyunda sahne performansları size keyif verirken, müzikal olması vesilesiyle güzel bir akşamı da geride bırakmış olacaksınız.
Rota Yeniden Oluşturuldu / SGM Yapım