-
Çok beğendiğim bir oyundu. Filmine de hayrandım. Bir kaç kez izledim. tekrar oynasalar yine seyrederim. Efsane müzikler ve Mert Turak harikaydı. Unutamadım. (şifre sorunu nedeniyle yorumlarımı yeni hesabıma aktarıyorum)
-
Ali Cüneyd Kılcıoğlu'nun yazdığı bu oyunu Mecidiyeköy Büyük sahnede seyrettim. Bol semboller bol metaforlar, ışık oyunları eşliğinde göz dolduran oyunculuklar. Çok zor bir metin. Reji hakkında da ciddi tereddütlerim var. Oyun geleneksel anlatı biçimlerini modern tiyatro unsurlarıyla bir araya getirmiş ya da getirmeye gayret etmiş. 1621 yılının Ocak ayında İstanbul Boğazı’nın donduğu bir dönemde bir deniz fenerinde yolları kesişen diye başlıyorlar oyuna. Tarihte o dönemde Genç Osman tahtta. Demek ki öldürülmesi istenen şehzade onun oğlu. Ama neden zaten 18 yaşında adam öldürülmüş. Kundaktaki bebeğin öldürülmesi neden istensin. Demek ki bu da sembolik olarak söyletiliyor ya da meddahın her dediğine inanmamak lazım... 75 dakika bulmaca çözer gibi onu mu demek istedi bunu mu demek istedi diye düşünüyoruz. Kelle Küpü neyin metaforu ? Sürekli yukardan sarkan çekül neyin sembolü ? Daha bitmedi aynalar, gölgeler anlat anlat bitmez... Epik türde, yabancılaştırma unsurlarıyla dolu. Meddahlık geleneği ile cellatlık mesleğini karşı karşıya getiren bu oyunu seyrederken sürekli kendi kendimize sorular soruyoruz. Ben de övüyor muyum yeriyor muyum bilemedim. Öncelikle tiyatroyu sadece gidelim gülelim diye düşünen seyircilerin uzak durması gereken bir oyun. Puan konusunda da kararsızım o nedenle puan vermiyorum. Tekrar seyretmem lazım...
-
Devlet tiyatroları genel müdürü Tamer Karadağlı'nın baş rolde olduğu Dracula oyununu dekoru, kostümü, müzikleriyle keyifle seyredilecek bir eser. Güncel esprilerle zenginleştirilmiş metin hoşuma gitti. Jonathan rolünü oynayan oyuncu ( alkışlardan da anladığım kadarıyla çok beğenildi). Çok iyiydi. Bu tarz oyunları eskiden özel tiyatrolar yapardı ve pek çok ünlü bir arada olurdu. Eğer ünlü sayısı fazla olsaydı. kat kat artardı kahkahalar. Her şeye rağmen sürpriz finaliyle.... Yarasalardan, atlardan delilerine kadar iyi çalışılmış, hoşça vakit geçirmeye yönelik bir oyun. NOT : Genel müdürün yerinde olsam oynamak için bu oyun seçmezdim. Örneğin Hırçın Kız, Cyrano de Berjerac gibi oyunlarda daha iyi performans sergileyebilirdi.
-
Devlet tiyatrolarının en sevimsiz sahnelerinden biri olan Garibaldi sahnesinde seyrettim oyunu. Genellikle oda tiyatrosu oyunları oynanan bu sahneye bir çeki düzen verseler yerlerini numaralı yapsalar daha iyi olur. Biletler 200 oldu ama bu sorun çözülemedi. Engellilerin iki kat yukarı çıkması ve inmesi çok sıkıntılı oluyor. 17 seyirci vardı. Bazıları davetliydi. 40 kişilik salon çok boştu. Keşke çektiğimiz fotoğraf ve videoları da buraya yükleme imkanı olsa. İki kişi arasında İstiklal caddesinde geçen bir hikaye. Okusaydım da aynı tadı alırdım türünden bir oyun. Sokaklarda yaşayan bir adam ve eğitimli, ekonomik durumu iyi bir kadın arasında geçiyor hikaye. Yağmur sahnesinde Kitabı Mukaddes adlı incil vb satan dükkanın önünde uzun uzun konuştular. İstiklal'de onca dükkan varken özellikle bu dükkan önünde uzun bekleyiş sığınılacak tek yer burası mı demek istediler acaba? Belki Kitabı Mukaddes oyunun sponsorudur. Bu detay kitapta var mı acaba ? Sokak afişlerinde Gegen die Want görüyoruz. Türkiye'de Mart 2004 te gösterilen bir film. Bunlar 30 yaşında olsa 1974 doğumlu olurlar. Onların doğdukları dönemde yetmişli ve seksenli yıllarda o bölge daha kötüydü ( hayatım o bölgede geçti) Oyunun geçtiği 2000li yıllar o bölgenin temizlendiği dönem. Eskiden şöyle temiz böyle efendiler gelirdi derken bilmedikleri yıllardan yani 30 lu 40lı 50 ve 60lı yıllardan söz ediyorlar. Yani tamamen kafadan atıp tutulan detaylarla boğulmuş bir oyun. Bazı seyirciler 1 saat 10 dakika yazmış, ama benim seyrettiğim akşam 62 dakika sürdü hiç inandırıcı olmayan oyun . tavsiye etmem. Puan vermiyorum.
-
Yıllar önce Muhsin Ertuğrul sahnesinde seyrettiğim başta Levent Üzümcü ve tüm kadro başarılı bir oyun çıkartmıştı. Psikolojik derinliği olan karakterleri aynalarla desteklenen dekor da gayet başarılıydı. Dönemin aristokrat yaşamı, kadın-erkek ilişkileri ve iktidar oyunlarını yansıtan bir oyundu. Umarım tekrarlanır.
Kabare / İstanbul Şehir Tiyatroları