Tiyatro Festivali için bir başka ilden geldim. Üç etkinlik için bilet almıştım ancak bir etkinlik dışında, İstanbul Mon amour da benim için hayal kırıklığı oldu. Süreyya Operası Sahnesi muhteşem bir sahneydi. Orada ne izledik anlamış değilim. Dekoru görünce heyecanlanmıştım ama sunulan hayal kırıklığıydı. Dans gösterisi desem değildi... Ne senkron vardı ne estetik ne de anlatım bütünlüğü. Sinevizyon da sunulanlar ise çok daha fenaydı...
Ahmet Hulusi Vapuru çok güzeldi... Evet dedim işte İstanbul'u şimdi anlatacaklar sanırım ve yaşamaya başlayacağız... Ve öyle oldu...
Ama sonrasında ki İMÇ, yine hayal kırıklığı. Ben müzik festivaline katılmak istemedim ki diye söylendim kendi kendime...
Sonrasında Kanyon AVM'ye geçtik ki yine umutluydum artık bir tiyatro preformansı izleriz belki diye... Ama o da olmadı...
En son Galatasaray Lisesi salonunda tiyatro izlemek güzeldi.
Işıl hocanın, herkesin göremediği bir istanbul'u göstermesini umut etmiştim aslında, olmadı ya da kendisi gösterdi ama ben göremedim...
Oyunu bu akşam izledim. Tiyatroda daha önce izlemeye alışık olduğumuz klasik oyun türlerini darmadağınık eden bir oyundu. Söze karşıydı, sahne spotlarına, kostüme, dekora en önemlisi müziğe karşıydı. Oyun süresince tüm sesler (özellikle)gıcır gıcır strafor kazıma-parçalama-sürüme sesi, çok farklı bir frekansta verilen titan konuşma sesleri, efektler, ışıklar, sis makinası, dağılan ve sahnede süpürülerek tozutulan strafor zerreleri, hepsi izleyenleri özellikle rahatsız etmek için yapılmıştı adeta. Bu anlamda izleyiciyi rahatsız etmeyi başardı bence. Ancak çok zorlamama rağmen oyundan hiç bir şey anlamadım. Özgün olmak ve sanat yapmak adına, anlatımda bu denli öznel bir yol seçilmesi ne derece doğru bilemedim.
İstanbul Mon Amour / Semaver Kumpanya