Öncelikle, bu oyun ile özdeşleşen Toron Karacaoğlu gibi efsanevi bir oyuncunun ardından, hem yönetmen hem de oyuncu olarak risk alıp, "Kendi Gök Kubbemiz"i sahnelediği için Okday Korunan'ı tebrik etmeliyiz sanırım, biz seyirciler olarak. Oyunun 6 yılı aşkın bir süredir sahnede olması, Korunan'ın bu işin üstesinden geldiğinin de kanıtı. Nitekim oyun daha başlamadan, dekoruyla etkiliyor sizi. Yan duvarlardan ışık süzmelerinin gelmesiyle okunan satırlar, yağmurlu bir sonbaharı anlatan dökülmüş sarı yapraklar, defter sayfalarından örülmüş bir koza, hepsi çok güzel anlatıyor Yahya Kemal'in dünyasını. Toron Karacaoğlu'nun yorumundan farklı olarak biraz daha depresif bir Yahya Kemal var karşımızda, yaşamının son günlerinde geçmişin muhasebesini yapan. Oyunu izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Ancak iki konuda bazı aksamalar olduğunu da söylemek gerek. Bir kere; şairin anlattığı olaylar, kişiler , mekanlar arasında kurgusal boşluklar var gibi, konudan konuya geçişler tam bütünleşemiyor sanki. İkinci olarak Okday Korunan'ın bazı replikleri, konuşma tarzından dolayı tam anlaşılamıyor ne yazık ki. Oyun sırasında Yahya Kemal'in bazı şiirleri okunuyor ancak biraz, oyunun genel akışı içinde kaynayıp gidiyorlar maalesef. Sonuç olarak bir dönemi, insanlarını anlamak için izlenmesi gereken bir oyun. Ayrıca, Yahya Kemal ile ilgili olarak hep aklımın bir köşesinde yer eden; (İspanya İç Savaşı sırasında Madrid büyükelçisi olup, neden bu ülkeyi sadece "zil, şal ve gül" den ibaret gördüğü ) sorusuna yanıt bulduğum için de ayrıca bahtiyarım.... (Üsküdar Stüdyo Sahne- 27 Aralık 2024)
Kendi Gök Kubbemiz (Yahya Kemal) / İstanbul Devlet Tiyatrosu