-
“Tiyatro Oyun Kutusu” tarafından sahnelenen “Gece Kraliçesi” tiyatro oyununun sıradanlıktan uzak, üzerine düşünülmüş, hiç bir ince detayın kaçırılmasına izin verilmemiş, üzerinde çok çalışılmış, oyuncuların her birinin başarılı performansları oyunu parlatmasının yanında oyuncuların yeteneğine yakışan bir metin ile beraber, dekoru, köstümleri ve ışık kullanımıyla ayakları sağlam yere basan bir tiyatro oyunu seyrettiğimi söyleyebilirim. Daha önce “Kim Ki Bu Şahika” tiyatro oyunu için de aynısını söylemiştim. “Gece Kraliçesi” tiyatro oyunu için tiyatro türlerinden ikisinin (Komedi/Trajedi) ortak bir noktada buluşması olduğunu hiç tereddütsüz söyleyebilirim. “Gece Kraliçesi” özünde toplum tarafından dışlanan trans bireylerin yaşadıkları travmayı, hiç bilinmeyen iç dünyalarını ne çok sert, ne de çok yumuşak ikisinin ortası bir dil tercih ederek anlatıyor. Başta Serdar Saatman ve Rüçhan Çalışkur olmak üzere tüm ekip oldukça cesur oldukları ve taşın altına elini koydukları için ayakta alkışlanmayı hak ediyor. Fazla gerek yok bence. Oyunun bana ne anlattığına dair sizlere bir şeyler aktarmak istemiyorum. Yaşayarak hissederek ne anlattığını görmenizi çok istiyorum.
-
-
-
Evrin Araç’ın kaleme aldığı metni çok beğendim. Abla, kardeşin hayatından kısa bir kesit sunuyor bizlere. Süresi bakımından da iyi ayarlanmış bir tiyatro oyunu bakıldığında. Metin beyni yormayan sadelikte ve sanki bir sinema filminden bir sahne izliyormuşsunuz tadında. Fakat oyunu sinema filminden ayıran en önemli özellik yine tiyatronun büyüsünde gizli. Karakterler kanlı canlı bir şekilde salonda oturma şeklinize göre değişir kimilerinize göre bir kaç santim, kimilerinize göre bir kaç metre uzağınızda karakterler.Bu oyunun bana ne anlattığına dair sizlere bir şeyler aktarmak istiyorum. Hazır olun, güvenlik önlemlerinizi alın, biraz sert gireceğim; Herkes “Anne” ya da “Baba” olamaz. annelik tabii ki kutsaldır. Ama babalıkta kutsaldır. Evlatlarına sevgisini gösteren onların derdiyle dertlenen aileler maalesef toplumumuzda çok nadir görülen soyu tükenmekte olan aileler kategorisinde. Hemen hemen her ailenin kendince savunduğu bir şey var o da evlatlarının kötülüğünü istememeleri. Kötülüğünü istememelerini savunuyorlar. Ama çoğu zaman en büyük kötülüğü onlar kendileri evlatlarına yapıyorlar. Ben şahsen bu oyunu izlerken daha küçük yaşta karnesi zayıf geldiği için intihar eden bir çocuğu hayal ettim. Kendi hatalarını evlatlarının yapmaması için uğraşırken yapmış oldukları baskının nelere yol açacağının farkına varmayan aileler. Bunu söylemek bana düşmez belki ama evlatlarınız sizin kalıba koyduğunuz bir alçı değil.
Metin çok iyi, iyi olmasına ama reji anlamında ince dokunuşlar ile daha güzel, daha çarpıcı bir anlatım ile daha çok anlam kazanmış. Rıfat’ın yaşadığı eve misafir oluyoruz dolayısıyla kullanılan dekor gayet gerçekçi en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. Aksesuarlar az ve öz nitelikte tercih edilmiş. Işıklandırma bakımından genel anlamda duygusal sahnelerde ışık geçişlerini beğendim. Kostümler ve makyajlar gayet gerçekçi. Ama bu oyunun en can alıcı öğesi kullandıkları barkovizyon sistemi. Bence oyunun adının hakkını vermek amaçlı çok ince düşünülmüş. Tüm samimiyetimle söylüyorum, ben gerçek anlamda kaliteli ve samimi işlerin seyircisine ulaşacağına inanan bir insanım. “Yansıma” aslında bana göre, tüm okullarda bizzat aralıklı veli toplantıları düzenlenmeli ve velilere özel olarak izletilmeli tabii bu benim şahsi görüşüm.oyunun başından son anına kadar bıraktığı bütünsel etki söz konusu olunca elbette canım Türkiye’mde özel tiyatro yapmanın zor olduğu bu zamanlarda, bizlerin en güzel kurtarıcılarından biri olan sanat için özel tiyatroların bütün zorluklarını göğüsleyerek bizlere güzeli, ellerinden geldiğince en güzeli verme çabası açısından takdirlik her iki oyuncununda performansı gerçekten izlemeye değer. Özellikle finale doğru bize aile baskısı altındaki abla ve kardeşin, iç dünyalarını ve çatışmalarını daha güçlü aktarıyorlar. Oyunda konuk oyuncularda mevcut konuk oyuncular (Venda Altuntaş, Muzaffer Yöntem,Yusuf Otsekin) oyuna şekil vermeleri açısından sürpriz olduğu için sürprizi bozmak istemiyorum. Ama oyuna ayrı bir renk kattıklarını söyleyebilirim.
-
Her zaman söylüyorum tek kişilik oyunlar kolaya kaçılmış gibi gözükse de zordur, hem de çok zordur. Sahne üzerinde tek bir oyuncunun, tüm metni üstlenerek, metnin aktardığı duygu ve düşünceleri sınırlı bir süre içinde seyirci ile paylaşması, seyircinin ilgisini sonuna kadar ayakta tutması bakımından çok zordur.
sahne gözlemlerime geçeyim sizleri fazla bekletmeden; "Hicran" tiyatro oyunu roman tadında, ayakları sağlam yere basan edebi dili olan, yine zarif ve ince dokunuşlarıyla süslenmiş bir Kaan Erkam propagandası. Hicran elinde valizi heycanlı bir şekilde sahnedeki seyirciyi selamlayarak giriyor sahneye ve başlıyor yavaş yavaş hikayesini anlatmaya o anlattıkça hepimiz kendi hayatımızdan bir parça buluyoruz. Bu oyunun ana teması yalnızlık ama yine ana tema üzerinden pek çok önemli hayat meseleleri masaya yatırılıyor "Hicran" tiyatro oyununda yine yeniden toplumsal sorunların en başında yer alan aile baskısı, savaş ve bencillik.
Yaşar Gündem'in rejisi ile ilgili ilk gözüme çarpan detay gerçekçi bir bakış açısıyla sahnelemiş olması. Sahnenin Melissa Dilber’in oyunculuğunu gölgelememesi açısından, gayet sade ve yalın oluşu, dekor olarak sadece bir valiz olması Melissa Dilber’in seyirci karşısında performansını sergilerken yaşadığı duygu, keder, neşe, sevinç gibi insani duygularının samimi bir şekilde biz izleyenlerine daha yoğun yaşatmayı hedeflediğini düşünüyorum. Oyuncuyu sahnede serbest bıraktığını ve doğal, interaktif bir sunum yaptığını gözlemledim.
Fazlasıyla interaktif olan "Hicran" tiyatro oyununda Melisa Dilber’in harika ve bir o kadar duygulu oyunculuğuyla yine etkisinden bir süre çıkamadım.
Gece Kraliçesi / Tiyatro Oyun Kutusu