Tiyatrodan hiç haz etmiyorum. Bunu yemişim kültür sanatı anlamında söylemiyorum. Aksine gittiğim her oyunda cep telefonlarıyla resmen canlı yayın yapan öküz izleyicileri gördükçe hayıflanıyorum, bunları da adam etmek için daha fazla sanat lazım kafasındayım aslında. Ama sevmiyorum işte.
O yüzden oyunu eleştirecek değilim; yok süresi uzundu, kostümdü, sesti vs. haddim de değil. Ama son senelerde gittiğim o kadar çok oyundan ‘’sanki bize tiyatro dedikleri bu değildi’’ hissi ile çıktım ki, daha çok bir ilkokul piyesi izlemiş hissi ile; dün en azından bir tiyatro izlediğimden eminim.
Tiyatro yeri geldiğinde absürt olmalı, abartmalı, saçmalamalı, göze sokmalı, bok atmalı, rahatsız etmeli; kısaca sınırsız ifadeye sahip olmalı gibime geliyor. Ve bunu yaparken de ister elegant, ister dobra, ister kaba olsun, yetenekler sergilenmeli. Ben dün yetenekli sanatçılar tarafından sergilenen emek harcanan bir tiyatro izledim, bu kadar basit. Bu yüzden ellerine sağlık.
Tiyatro da birçok alan gibi büyük bir disiplin ve parçaların bütünüdür. Bu parçalara bakacak olursam bugün beraber oyunu izlediğim insanlar gerçekten hiç saygısızlık etmeden kimseyi rahatsız etmeden öflemeden püflemeden oyunu izlediler. İzlediğim sahneye gelecek olursam, Beyoğlu'nda bir okulun(Sahne Pulchérie) güzel bir sahnesinde oyunu izlemiş olmak güzeldi. Ortamı beğendim diyebilirim.
Oyuna geçecek olursam, açık bir şekilde bir takım oyunu izledim. Çok fazla göz önünde durmak isteyip sıyrılmaya çalışan oyuncu yoktu. Bazı sahnelerde - normal olarak dikkatin sahnenin önünde olduğu anlar dahil olmak üzere - arkada pasif oynanan oyun da kendini izlettirdi. Oyunun gündemi yakalayıp güzel bir taşlama yaparak şu anda ülkemizde yaşanan trajikomik olaylara ve söylemlere gönderme yapmasını beğendim. Oyunun başlarda olan bir sahnede oyuncuların "meleme" lerinden sonra herkesin birbirinin laflarının tekrarlaması yüzümü bir güldürdü. Komedi oynanırken toplumsal kirlenmişlik mi desem ne desem bilemiyorum alttan alta işlenmesi güzeldi. Genel olarak hiyararşi, insanların birbirinin kuyusunu kazması vs. iyi bir biçimde ele alınmıştı.
Oyuncuların performansları birbirlerine olan uyumu gerçekten çok iyiydi. Provalarda bayağı eğlenerek çalışmışlar ben bunu çıkardım oyundan :) Aynı zamanda oyunda kullanılan müziklerin canlı bir şekilde icra edilmesi bazı anlarda müzikalimsi bir hal alması oyunun izlerken enerjimi yükseltti diyebilirim.
Eleştirdiğim kısımlar ise şunlar, oyunun son kısımları -son 25 dakikası- pek beğenmedim gibi. Belki sorun bendedir ama sanki başka bir şeyler olmalıydı gibi hissettim. Oyun biraz kısa olabilir miydi acaba diye düşündüm. Bir de metnin aslı nasıl okumadım bilmiyorum ama günümüze biraz fazla uyarlanmış geldi. Uyarlanmasa izlemeyiz uyarlansa laf atarız sizler de haklısınız :)
Tüm ekibin emeğine sağlık, teşekkür ederizz
ABBO @sandalyesari nin Kral Übü oyununa gittim. İzlerken sporcu bir yönetmenin elinden çıktığı belli olmuş diye düşündüm. Bol mizansenli, koreografisi zengin oldukça yoğun bir beden farkındalığı gösterisi diyebilirim sanırım. Sadece beden değil zihin farkındalığı da isteyen söz/konuşma "gig"leri de gözden kaçmıyor. İki kişilik dev orkestra ve şarkıları da ben de varım diyor. Yoğun - çok yoğun- bir prova sürecinden geçtiği, çalışıldığı, terlendiği belli. Emeğe saygı rep teraziye tıkladım kardeş.
Oyunu izlerken bi' nevi sirk izler gibi hissettim ama tüm bu oyalar, asıl kumaşın yani hikâyenin geride kalmasına müsaade etmemiş. Makyavelizmin makyavelist dahil herkese zarar verdiğini bir kez daha izledik. İçinde de bulunduğumuz günün ve durumun röntgenini çekip elimize tutuşturan bu oyunu tavsiye ediyorum dostlar.
-----Spoiler------
-----Spoiler------
-----Spoiler------
Bu arada oyunun iki de sıkıntısı vardı bence. Biri sonunun bi 10 15 dakika kadar kısalması gerekebilir. Bir de boRk kelimesi seyirciye çok geç geçiyor. Belki cümle içinde falan kullanılmalı.
-----Spoiler------
F&Z / Sarı Sandalye