Oyunun tasarısını, dramaturjisini, akışını ve zaman-mekan ilişkilenmesini oldukça beğendiğimi söyleyebilirim. Müzikalite ve fiziksel tiyatro içermesi oyunun avangart yanını da ön plana alıp; Seyirciye deneysel bir deneyim sağlamakta. Işık ve görsel anlamda da oldukça başarılı diyebilirim. Oyunun politik yanlarının ustaca işlenmiş olması; kör göze parmak olmaması oyunun bütüncül olarak seyrine artı bir imkan tanıyor. Fizik ve zaman kavramlarının, kostüm ve dekor ile bağlamları da işe iyi kafa patlatıldığını gösterip; oyuna yenilikçi hava katarak, yobaz zihniyetle iyi bir çatışma yaratıyor. Oyunda beğenmediğim kısımlar ise oyuncu performansları oldu. Yan rollerin olay ve durumlara tamamen karikatürize yaklaşımı epey rahatsız edici. Başak Kıvılcım'ın ne söylediği, neyden bahsettiği hiç anlaşılmıyor. Özellikle oyunun ilk kısımları bende hiç yok. Genel olarak da vasat altı bir performans gösteriyor. Sıla Doğanay ve Ceyda Özcan oyunu epey bir taşımış diyebilirim. Bu da beni bir tık yordu açıkçası. Son olarak oyun çıkışı oyun süresinin uzunluğu ile ilgili 1-2 eleştiri duydum. Bence de bir 20-25 dakika kadar uzun. Fakat durağan bir anlatı olmaması sebebiyle beni rahatsız etmedi. Oyun dinamiği ve enerjisi gayet iyi. Hatta bir ara Gaspar Noe meşhur Climax sahnesinde gibi hissettim :)
Metin doğal olarak çok iyi, bildiğimiz ve hatta defalarca izlediğimiz bir oyun. Oyuncu performansları da çok iyi, bildiğimiz izlediğimiz oyuncular. Fakat sahnedeki dekorun yokluğu klasik bir oyun metnine uymamıştı. İki sandalye ve ampullerin olduğu ipler, tabii ki bazı oyunlar için yeterlidir ama bu oyunda yetersiz kalmıştı. Oyunun içine giremedim. Bende daha çok bir okuma tiyatrosu hissi uyandırdı. Belki sonraki gösterimler için tempo hızlandırılıp bir iki ufak dekor eklenebilir.
Yalnız