160. oyunu izledim. O kadar gerçekçiydi ki bütün kayıplarımızın yerine geçti "palto", hepsi canlandı ve dile geldi. Kahkahanın, gözyaşının, sevincin, gururun tek bir nesne üzerinden bu kadar inandırıcı temsili, senelerce her palto gördüğümde hatırlatacak kadar etkileyiciydi. Psikolojide nesne ilişkileri kuramı vardır; ilk nesnemiz annemizdir hatta onun göğsüdür. Dünyayla ilk somut ilişkimizi beslenme üzerinden meme aracılığıyla kurarız. Bu yüzden ömrümüz boyunca bu ilk ilişki, hem özneyle hem nesneyle olan sonraki ilişkilerimizi etkiler ve yönlendirir. Palto'nun bu kuramın canlı bir anlatımı olduğunu düşündüm. İnsanın annesiyle ve dünyayla ilk ilişkisinde aldığı yarayı, ilerleyen yıllarda palto üzerinden onarma ve hikayesini yeniden yazma arzusu. Bu gözlükle bakıldığında çok daha büyülü hale geliyor. Şüphesiz ki metin değil oyuncu bu büyünün sahibi. Tek başına hayatta kalma savaşı veren karakterin- zaman zaman başka sesler duysak bile silüet halinde kalıyorlar- oyun boyunca tek başına görülmesi de çok anlamlı. Zaten o yüzden sadece sıcak tutması gereken bir paltonun değeri çok yükseliyor, sorumluluğu artıyor. İnsanlar neden aşk duydukları işi yapmalılar; izledikten sonra daha iyi anlıyorsunuz. Nice 8 yıllara Palto!
Sahnede izlediğim kişi iliklerine kadar oyuncuydu. Sanat nedir ve nasıl yapılırı da izlemiş olduk aynı zamanda. Karekterler arası geçişler çok gerçekti. Sahne hakimiyeti ve kontrolü ders niteliğindeydi. Bir “palto” nun bile sizi nasıl da değerli bir insana dönüştürebileceği çok dramatik bir şekilde hissettirdi kendini bana. Sanatçıyı ve ekibini ayakta alkışlıyorum.
Palto / Oyun İşleri