Oyunu 24 Nisan akşamı galasında izledik. Yine 5 kişiydik. 2 arkadaşımız konuya çok hakimdi, oyunun hem tiyatro hem sinemasını önceden farklı versiyonlarla izlemişti. Kesinlikle beğenmediler, yeni bir şey yok diyerek veto ettiler. Bir arkadaşım Bülent Emin Bey olmasa 2. yarı çıkardım, bana yetti dedi :) . Biz kalan iki kişi ise beğendik. Özetle, duygu ve düşünceler karışık bu müzikli gösteride. Gelelim benim kişisel yorumlarıma:
Benim için, "klasik" şekilde yorumlanmış bir "klasik"in 7 den daha yukarıda bir not alması imkansız. Çünkü şaşırmam, metni eski bulurum ve oyunculukları da abartı. Hal böyle olunca, "standart bir klasik" olmasından mütevellit, teorik olarak olabilecek "maksimum" tatmini yaşadım diyebilirim. Neler çıkarttığım ise ayrı bir başlık konusu.
"Süslü" kelimelerle "aşkın" ifadesine şahit oluyoruz sahnede. Ama günümüz aşklarında "sahicilik" sanki pek "süsle" özdeşleşmiyor gibi. O yüzden buradaki "şairane" sözlerden duyulan aşkı, belki abartı, ya da "gerçekçi" bulmuyoruz. Hikaye, "şimdi" ile konuşmuyor. Ama güzel bir noktaya parmak da basıyor bir ihtimal bu yönüyle. Bir fark ettiriyor tersten. Sanki, içimiz dışımız birleştikçe, özümüz sözümüz dengelendikce, "çok" sözlere gerek kalmıyor. "Aşırılıklar" hayatımızdan çıkıyor. Belki önceden, herşey daha gizliyken, hayal kurmak en büyük hobimizken, yazılanlar daha bir yakalıyordu bizi, ama şimdi herşey elimizin altındayken, hem fiziksel hem zihnen burda, yanyana vücut bulmuşken, ne gerek var "süslü sözlere" diyor insan bi nebze. "Süs" ne kadar gerçek? Bu şey gibi kafamda, "müziğin yolculuğu"na baktığımızda, eskiden çok ağdalı sözlü şarkılar varken, şu anda rap hariç, neredeyse az öz ifadeler çekiyor bizi, bilemedin sözsüz teknolar geleceğe göz kırpıyor gibi. Oyundan bir atıfla, "Seni seviyorum" neyi karşılamıyor ki, "ötesinde bir ifadeye ihtiyacımız olsun"? Kafamızda deli sorularla ayrılıyoruz oyundan. Tabii bu benim şahsi yorumum. Bu anlamda, "eski"yi göstermekle içimizdeki "yeni"yi fark ettiriyor diyebilirim.
Ha dekora gelince. Oldukça göze hitap ediyordu. Görsel show gibiydi arka perde ama konteksle bağdaştıramadım. Şehirde geçen bir hikayenin, orman efekti altında olması, sanki bir tuhaftı. Ama yine de beni bir yerimden yakaladı, bu mantık oyunlarına girmezsem, hoşuma gittiğini belirtmeliyim. Müzikler güzeldi, sözler çok net anlaşılıyordu, ki bu da çok güzel bir şey. Genelde başıma gelmez. Oyunculuklar da pek tatlıydı. Seyirciyle atışmalar, varlığımızı bilmeleri, dört duvar oynamamaları hoş enstantenelerdi. Ayrıca Bülent Bey'e şapka çıkartmamak imkansız.
Son olarak, gala olmasından dolayı, çorbada tuzu olan, sahne önü arkası herkes sahneye çıktı. Onca kişinin emeğini görünce, insan etkilenmiyor değil. Tebrik ediyorum. Alkışı bol olsun.
Merhaba, beğeniniz için teşekkür ederiz ancak burada hatalı bilgiler var ve düzeltmem gerekiyor. Oyundaki tüm müzikler canlı bir şekilde icra ediliyor. Orkestra 11 kişilik, oyun sonunda da selama çıkıyorlar zaten. Bu 11 kişinin içinde baterist ve klarnetçi de var. Yan flüt yok, klarnet ile karıştırmış olmalısınız. Ayrıca 2 adet klavye var yani yer yer orkestra şefi Tuluğ Tırpan çalmayıp yönetiyor. Dolayısıyla yazdıklarınızın bir kısmı gerçeği yansıtmıyor. İnsanları yanlış bilgilendirmemek gerek.
İyi günler
Drakula / BKM