Oyunlara bilet alırken mutlaka kadroya, konusuna vb bakar, genelde kısa bir ön çalışma akabinde izlerim. HU'da farklı bir durum oldu; bu akşam için planlanan etkinliğim iptal olunca, Nisan ayında izlemeyi planladığım oyun bu akşama kısmet oldu. Öyle ki aklımda sadece oyuncu kadrosu kalan oyuna dair bir şeyler okuduysam da hatırlamadan, beni neyin beklediğini bilmeden gittim salona. En başta adına kapılmıştım oyunun; HU. Acaba diyorum tasavvuf literatürü mü kastedilen yoksa İngilizce'den (Who) devşirilme bir ifademi ya da ne?
Ben hayatta başıma gelen şeylerde genelde bir mana aradım, bunun bir nedeni olmalı ki onu yaşadım vb diye yorumlamaya yatkın biriyim. Genelde diyorum, çünkü bazen dünya derdine düşüp, işin bu boyutunu atlayabiliyoruz. Sanırım bu akşam bu oyunla buluşmamızda böyle bir hal olabilir. Zira son zamanlarda, ihmal ettiğim, geri plana attığım bazı şeyleri bana hatırlatır gibi bir misyonu oldu oyunun. Öncelikle bu nedenle kendilerine bir teşekkür borçluyum.
Adına ister kişisel gelişim deyin, ister sufizm, isterseniz de kuantum, oyun, hepsinin ortaklığında farkındalık, varoluş, varlık algısı, ruhun yolculuğu üzerine bütünsel bir anlatıma sahip. Açılışı ve ağırlıklı kısmı berzah, bir tür araf aleminde geçiyor. Derken An'a geliyor pişmiş iki ruh ile.
Bu içeriğin oyunlaştırılma tercihini sevdim. Farklı gruplardan izleyeni yakalayabilecek bir şekilde sunulmuş. Ötekileştirme, kategorize etme, yargılama, toplumun kadın algısı gibi gayet güncel mevzulara da göndermeler var.
Ben konuyu, performansları, genel haliyle oyunu sevdim. İzlemenizi öneririm. Emek sahiplerine teşekkürler.
Toplumsal cinsiyet algısını, burjuva ahlakını sorgulatan, insanın varoluşsal sancılarına emek verilmiş bir senaryo, kaliteli bir mizahla ışık tutan bir oyun. Baş roldeki güçlü oyunculukları keyifle izledim, teşekkür ediyorum.
HU / Oji Tiyatro