Öncelikle metin umut vadediyor, ne yapmaya çalıştığını anlıyorum ama o dünyanın içine alıp götüremedi bizi. Üzerinde çalışılıp bazı kısımlar atılıp, diyaloglara ve ikili ilişkiye odaklanılıp daha güçlü bir metne evrilebilir. Oyunun başından biz bazı şeyleri ve bize ne yapmaya çalıştığını anlıyoruz metnin. Çok kağıt üstü, çok entelektüel kalmış. Seyirciye dokunacağı boşlukları yaratamamış. Ama dediğim gibi, yazarın yapmaya çalıştığı şeyi sevdim, umarım yazmaya devam eder.
Oyunun rejisinde bariz bir dağınıklık var. Birkaç iyi fikir var elbette ama özellikle oyuncu yönetimi konusunda sınıfta kalıyor yönetmen. Oyuncuların her biri ayrı bir üslupla oynuyor. Hülya Hanım'ın oyunu bana çok gerçek ve güçlü geldi. Genç yaşına rağmen sahneye çok hakim ve tüm oyunu hem karakteri hem performansıyla olumlu anlamda domine ediyor. Tebrikler kendisine. Diğer oyuncular için maalesef iyi şeyler söylemek zor. Arbil Hanım sahneye yakışıyor enerjisini sevdim fakat karakteri yansıtma ve inandırma konusunda eksik buldum. Erkek oyuncumuz, Onur Bey'i ise hiç anlamadım. Karakterin metindeki işlevini de anlamadım. Tuhaf ve gerçekten çok cringe bir şekilde bir anda bağırıp çağırdığı o tiradını da anlamadım. O tirad sonrası arkadaşımla birbirimize baktık oyun sırasında ve o anla birlikte oyundan koptuk. Post dramatik bir yapıyla bizi inandırdığı o anne kız ilişkisi, modern kadının tutunma çabasının ortasında, bir adamın çıkıp dünyaya hükmeder gibi bağırıp çağırması neye hizmet ediyor? Kahkaha atmamak için çok zor tuttum kendimi. Bu konuda en büyük eleştirim yönetmene. Oyuncudur, oynamak ister, tiradını köpürtmek ister, hamurunda da yoksa kötü bir oyunculuk ortaya çıkar. Bunlar tiyatroda olabilir. Ama yönetmenin işi tam da bunlara izin vermemek değil midir?
Oyunun çok acil rejisel düzenlemelere ihtiyacı var. Bu ihtiyaçlar giderilip sahne hayatına çok daha iyi bir şekilde devam edebilecek potansiyele sahip. Umarım öyle olur.
Fil Rüyası / Bitiyatro