Baba Sahne'de izlediğim bu oyuna gitmeden önce oyunla alakalı hiçbir fikrim yoktu. Bir kitaptan uyarlandığını da oyun günü öğrendim. Kitabı okumadığım için ne derece uyarlandığı ve nasıl bir oyun olarak izletildiği konusunda fikrim yok. Oyun geçim sıkıntısı yaşayan Nuh ile yüz maskesi icadıyla yollarının tekrar kesiştiği arkadaşıyla girdiği süreci absürd bir dille anlatıyor. Oyunun konusu ilgimi çekmemesine rağmen oyun kendini izletiyor. Oyuncular gerçekten çok iyiydi ve bir ara kimin hangi karakter olduğunu şaşırdım. Oyun süresi boyunca farklı maskelere büründüler. Anlatılan bu hikayeyi anlatmak istedikleri gibi kafa karıştırıcı ve eğlenceli bir şekilde seyirciye geçirdiler. Bunların dışında sahne dekoru konusunda bir ekleme yapmak isterim. Zikzak şeklindeki platformun dışında bir şeyler daha olsaydı daha güzel olabilirdi. Sürekli hareket ettikleri eğimli platformlarda başarılı bir performans sergileyen oyuncuları kutlarım.
Oyunda emeği geçen tüm ekibin emeğine sağlık, teşekkür ederim.
Daha önceden birçok ödüle layık görülmüş bu müzikali Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde izledim. Oyun 3 saat olmasına rağmen bir saniye bile sıkılmadım. Hem sanatı doruklarıma kadar hissettim hem de iki sıra önümde oturan Nevra Serezli ile tanışma fırsatı buldum. O da bu oyunu izlemeye gelmişti.
Oyuna geçecek olursam, oyun cumhuriyet dönemi sonrası İstanbul'u anlatıyor. Karaköy'ü, Yüksek Kaldırım'ı, Galata'yı ve civarlarındaki insan hikayelerini trajikomik bir dille seyirciye sunuyor. Oyunda Cevriye'nin hikayesini izliyoruz. Cevriye çevresi tarafından Fosforlu diye lakap takılan bir hayat kadını. Kimsesiz, evsiz ve en çok da sevgiye muhtaç bir kadın. Bir gün karşılaştığı kibar bir adamın " Siz " kelimesine dahi inanılmaz mutlu olan ve çevresine bir çocuğun mutlu bakışlarla bir şeyler anlatması gibi bu olaydan bahseden biri. Oyun Cevriye ve onun bu adama olan saf sevgisi çerçevesinde yürüse de diğer planda kalan tüm oyuncular farklı bir hayatı temsil ediyordu. Oyun bizlere o yılların siyasi bakış açısını, beraber yaşadığımız Rum halkını, yeni bir ülkenin kurulmasından sonra olumsuz etkisini gördüğümüz başta ekonomi ve parasızlığın beraberinde getirdiği toplumsal kirlenmeyi de gösteriyor. Gezmekten keyif aldığımız bu yerlerin 100 yıl öncesinde nasıl bir yer olduğunu okusak da fotoğraflardan görsek de bir tiyatro oyunu kadar canlı ve düşündürücü bir etkisi olmadığını gözler önüne seriyor. Zamanın güzel özelliği ise kötü bir olaya birlikte tepki koyduğumuz, dayanışmanın daha fazla ve komşuluk ilişkilerinin daha değerli olması diyebilirim. O yıllarda yaşamadığım için yanlış da düşünüyor olabilirim fakat 30lu 40lı yılları düşünürsek yeniliklerin hayata inanılmaz etki ettiği, teknolojik gelişmelerin daha fazla yankı uyandırdığı, şehirleşmenin etkisiyle olumlu olumsuz hadiselerin yaşandığı ve sayamadığım birçok şeyin insan hayatına bu denli etki etmesine rağmen insanların birbirlerine kıymet verdiği ve daha samimi olduğu görüşündeyim. Oyunda bunu izlettirdi bana göre.
Son olarak biraz da sahneden ve oyunculardan bahsetmek isterim. Sahnedeki dekorun hareketli olması ve tek dekorun farklı bölümlerinden birçok mekan tasviri yapmaları etkileyiciydi. Bunlara müzikalin müziklerini icra eden dev orkestra ve oyuncu performanslarının yanında sesleriyle damga vuran kişiler eklenince harika bir gösteri ortaya çıkıyor.
Başta bu eseri edebiyatımıza kazandıran Suat Derviş'e, uyarlayan, yöneten, oynayan, dekorla uğraşan, müziğini icra eden ve daha sayamadığım tüm paydaşlara bu müzikali izlettirdikleri için çok teşekkür ederim. Elinize, emeğinize sağlık.
Dublörün Dilemması / Atlas Tiyatro Araştırmaları