Metin Araştırmaları Tiyatrosu - M.A.T Yapım imzalı " Homunkulus " u, eseri uyarlayan ve yaşar kılan Metin Avcı ile konuştuk.
Pınar Çekirge - Mihail Afanasyeviç Bulgakov'in doğru hatırlıyorsam, 1920'lerin ortasında kaleme aldığı, 1987 yılına kadar yasaklanmış olan " Köpek Kalbi " adlı romanından, uyarlamışsın “ Homunkulus " u. Bu proje nasıl doğdu ?
Metin Avcı - Öncelikle bu eserin uyarlaması kaleme alınmadan önce, yoğun bir oyun arayışı telâşındaydım. Sahneyi çok özlemiştim ve özgün bir eser ortaya koyma niyetindeydim. Bu kıymetli eseri bana öneren, sevgili dostum Deniz Salman oldu. Daha önce çocuk müzikali ve öykü yazarlarıyla kalemimi geliştirme çabalarım beğenilmişti.Bu yasaklı roman, o dönemin komünist rejimine ve Stalin'e eleştiri olarak yazılmış, "yenilik ve değişim" olarak halka dayatılan sistemin bir tür eleştirisi aslında. Bu romanı uyarlarken komünizmden ziyade günümüz egemen sınıfının rejimine bir eleştiri olarak kaleme almaya ve sahnelemeye karar verdim.Ve bu tarz, gerçekte yapmak istediğim tiyatronun bir yansımasıydı.Oyunda zaten günümüz "egemenlerine" ince de olsa göndermelerimiz var. Bu eser bir nebze de olsa, hislerimize tercüman oldu, diyorum.
Pınar Çekirge - Oyunun adı neden Homunkulus ?
Metin Avcı - Homunkulus yazarımızın da eserinde belirttiği gibi, "cerrahin neşterinden bir Homunkulus" yaratılması, temelde halkın, yani proletaryanın kendi istedi dışında maruz kaldığı dönüşümün, değişimin adı. Kelime anlamlarından biri de, "deney yolu ile elde edilen varlık, bir yaratık." Sizce de bizler, yenilik ve değişim adı altında türlü deneylere maruz kalıp, istemediğimiz değişim ve dönüşümlere maruz kalmıyor muyuz ? İşte, oyunumuz da tam olarak bunu anlatmaya çalışıyor.
Pınar Çekirge - Afişte yer alan " Artık korkunç olan : Köpek Kalbi değil, insan kalbi taşıyor olması " cümlesi çok çarpıcı.Şarik'in Gregor Samsa'dan tek farkı köpekken insana dönüşmüş olması mı ?
Metin Avcı - Bu cümle eseri uyarlarken beni derinden etkiledi. Evimde beş kedi ile yıllardır yaşamanın kazanımı olarak, düşünüyorum. Çünkü hayvan dostlarımızın zarafeti, hisleri ve güdüleriyle hareketlerini takiben, onların ne derece zararsız, saf ve temiz olduklarını keşfettiğimi, düşünüyorum.Bu sebeple günümüz insanının en azından kirlenmişlerin farkında olarak, onların arı duygularını anladığını varsayıyorum.Bu cümle beni çarptı ve insanların da ilgisini çekeceğini düşündüm. Elbette, Franz Kafka " Dönüşüm " de Samsa'nın değişimine dair benzer nedenleri ele almıştı, fakat tek fark bu değildi.Mihail Bulgakov daha derine iniyordu.Ve bu durum zihnimde asıl anlatmak istediğim derdi yansıtıyordu. Rus Edebiyatı'nın gücü daha ağır bastı, diyelim.
Pınar Çekirge - " Çiçeğim Solmasın ", " Savaştan Dönmesen " adlı iki oyundan sonra " Homunkulus " ile yeniden, neredeyse yedi yıl ara verip, yeniden sahnede olmak nasıl bir duygu ?
Metin Avcı - " Çiçeğim Solmasın " oynamaktan keyif aldığım bir oyundu. Fakat oraya gelene kadar pek çok oyunda oyuncu, yönetmen yardımcısı ve asistan olarak görev almıştım. " Savaştan Dönmesen " talihsiz bir oyun olmasına rağmen, yolculuğumda bana çok şey kattı, diyebilirim.Yedi yıl seslendirme sektöründe muhteşem bir dönem geçirsem de, aklım hep sahnede, yüreğim izlediğim oyunlarda meslektaşlarımla birlikte atıyordu.Muazzam bir özlem....2002 yılında çıktığım tiyatro yolculuğunda, hayatımın yarısından fazlası sahnede geçmişti ve yedi yıl benim için çok uzun bir zamandı.Tekrar sahnede olmak, yeniden doğmak gibi. Üstelik yirmi yıllık hayalimi gerçekleştirip istediğim manada oyun sahneye koymak, kendi kendime verdiğim bir ödül gibiydi. Bu konuda sevgili eşim Bilun Yılgör'un desteği adeta bir nefes olmuştu. Siz de bilirsiniz ki, sabit maaşlı, kurulu düzeni bozup tiyatro kurmak, oyun uyarlayıp sahneye koymak deli işi. Hele ki, şu zamanda.Ama arkanızda sizi çok iyi anlayan bir kadın varsa her zorluğun üstesinden geliyorsunuz. Bu muazzam bir güç! Umarım oyunumuz da, tüm bu mücadelemizi yansıtacak değere ulaşmıştır.Takdir seyircimizin. Hayallerimi gerceklestirdiğim zamanı yaşıyorum, tarifi imkansız bir mutluluk, heyecan içindeyim.
Tahmin ettiğim gibi çok efor isteyen bir oyun olmuş dört ayakta yine iyi kondisyon gösterdi bence cesur oyun tercihi için oyuncumuza bir alkış sahnenin kullanımı da iyiydi abartılı ya da doğal görünmeyen bir hareket gözüme çarpmadı. ışık kullanımı, müzikler da başarılıydı.
Oyun için ise metinle alakalı kitapta da filmde de doktor - şarik çatışması çok hatta en dinamik unsuru hikayenin bence, tek kişilikte dış ses olarak bu çatışma bana çok geçmedi. Bide başta artikülasyon sıkıntıları vardı sanki anlamak için oyunun başında dikkatimi daha da söylediklerine yoğunlaştırdığımı hatırlatıyorum. Umarım bu eleştirim bir istisna olarak bana mahsusdur. Ama eğer bu durum benim dışımda bir kaç kişiden daha eleştiri alırsa acil müdahale ister. Sahnede ne dediğimiz anlaşılmazsa istersek en iyi performansı gösterelim düşürür oyunu.
Nefesi tam olarak nereden kullandı teşhis edemiyorum ama rol duygusu ile ya da dört ayak üstünde olmanın dezavantajı da olabilir tabi. Yine oyunun başlarında -ilk temsil olması hasebiyle de alakalı sanırım- oyuncunun rol duygusu bir tık aşağıdaydı bence ortalara doğru yükseldi, ameliyat sahnesi ve perde arkasındaki seslerin aktarımını gayet iyi yaptı.
Tahmin ettiğim gibi çok efor isteyen bir oyun olmuş dört ayakta yine iyi kondisyon gösterdi bence cesur oyun tercihi için oyuncumuza bir alkış sahnenin kullanımı da iyiydi abartılı ya da doğal görünmeyen bir hareket gözüme çarpmadı. ışık kullanımı, müzikler da başarılıydı.
Oyun için ise metinle alakalı kitapta da filmde de doktor - şarik çatışması çok hatta en dinamik unsuru hikayenin bence, tek kişilikte dış ses olarak bu çatışma bana çok geçmedi. Bide başta artikülasyon sıkıntıları vardı sanki anlamak için oyunun başında dikkatimi daha da söylediklerine yoğunlaştırdığımı hatırlatıyorum. Umarım bu eleştirim bir istisna olarak bana mahsusdur. Ama eğer bu durum benim dışımda bir kaç kişiden daha eleştiri alırsa acil müdahale ister. Sahnede ne dediğimiz anlaşılmazsa istersek en iyi performansı gösterelim düşürür oyunu.
Nefesi tam olarak nereden kullandı teşhis edemiyorum ama rol duygusu ile ya da dört ayak üstünde olmanın dezavantajı da olabilir tabi. Yine oyunun başlarında -ilk temsil olması hasebiyle de alakalı sanırım- oyuncunun rol duygusu bir tık aşağıdaydı bence ortalara doğru yükseldi, ameliyat sahnesi ve perde arkasındaki seslerin aktarımını gayet iyi yaptı.
Etkileyeci bir açılış ve devamında karaktere sahip bir anlatı tiyatrosu. Bir köpeğin insan olma hikayesini seyredeceksiniz. Köpekten insana geçiş anının etkisi üzerinizde bir müddet kalacak. Acıyı, haksızlığı, minneti, ikiyüzlülüğü etrafınzı sarmış halde hissedeceksiniz. Kondisyon gerektiren zor bir performanstı ve prömiyerini seyrettim ilerleyen oyunlarda bu performans çok daha ilgi çekici olacaktır. Sezon sonunda toplamda 45 temsil seyretmiş olacağım ve seyredilmesi gereken oyunların arasına ekledim ve siz de iyi kiseyrettim diyeceksiniz. :)
Homunkulus / Metin Araştırmaları Tiyatrosu - M.A.T Yapım