Güzel bir düşünce geliştirmişsin. Yani içimizdeki saklı dünyaları anlatıyor olabileceği savını kastediyorum. Yine de öyle olsa bile ne yazar diyorum. Ben altı verdim. Nasıl bu denli yakınlaşmış değerlendirmemiz, en azından nicel olarak?
Oyunu 10 Mart'ta Kumbaracı'da izledik. Enteresan bir komedi. Absürt komedi denmiş, ama benim anladığım anlamda "absürt" değildi. Ben nedense absürt diyince, hiç olmayacak, anlamsızlık karmaşası içinde hikayeler anlıyorum. Ama bu gene kendi içinde tutarlı bir hikayeydi. O yüzden bana göre "komedi" tek başına yeterli bir tanım bu oyun için.
Her neyse, konusunu çok hızlı özetleyeyim, isminden de mütevellit, hikayede geçen günümüz dünyası bu gece son buluyor ve yarın yan dünyada gözler açılıyor, diğer tarafta kim ne olduğunu bilmiyor tabii ve biz de tam o geçiş sürecindeki insanların haleti ruhiyesine şahit oluyoruz.
İtiraf etmeliyim, ben biraz bilim kurgu da vardır işin içinde, paralel evrenler, teoriler, gelecekte ne olacağına dair geçişler vs. beklentisi ve iştahıyla gitmiştim. Çünkü bu konular üzerine akıl yürütmekten müthiş keyif alırım. Ama maalesef hikayenin olayı bu değilmiş. Hikaye aslında, yan dünyaya geçmediğimiz halde, bu dünyadaki "yan dünya"lardan bahsediyormuş bana göre. Hani gizli saklı kalmış dürtülerimiz, kimseye itiraf etmediğimiz "yapılabilecekler" kapasitemiz, -mış gibi yaptığımız hallerimiz, gerçek vs. göstermelik isteklerimiz.. Dünya içinde dünya halleriyiz aslında. Başka bir yan dünyaya gerek yok, burada çokçası mevcut :) Bu bakıç açısı ve bize iletmek istediği mesaj hoşuma gitti, ne yalan söyleyeyim. Ve bence benim bu yorumum da bir bana geçmiştir, onu da belirtmeden geçemeyeceğim, -- yani benim kişisel yorumum fazla bana özel bence; çünkü bu oyunu izleyen herkes, kendine özel farklı yorumlar çıkarıyordur eminim. O yüzden de "absürt" de bulan çok olmuştur, hikayenin bir yöne gitmediğini hisseden de, durum komedisi olarak görüp çok eğlenen de vs. (Bu arada biz 8 kişi izledik, birebir hepsinden örneklerimiz vardı cidden.) Ama benim nezdimde, dediğim gibi gayet olası ve bir amacı olan bir hikayeydi. Dün oyunu nasıl buldunuz diyen arkadaşlarıma tek kelime ile "tuhaf" demiştim, bugün "sevdim" diyorum. Bakalım yarın ne diyeceğim.. Kendi içinde demlendikçe bence güzelleşir bu oyun, hem benim içimde, hem de oynana oynana seyircinin gözünde..
Bu arada benim normal karşılaştırmalı skalamda oyun aslında 6'lık bir oyun, ama 7 veriyorum :) çünkü kadro çok sağlam, Volkan Çıkıntoğlu var, Ayşegül Uraz var, diğer türlüsüne elim gitmiyor. Muhtemelen zaten bir iki aya evet, evet 7'likti olarak hatırlayacağımdır da :) Dedim ya.. Demleniyor zamanla.. Şimdiden keyifli seyirler!
Normalde oyunlar hakkında yorumlarımı blogda yazıyorum ama bu oyun için uzun bir çözümleme yapamayacağımı ayrımsadım ve buraya yazmaya karar verdim. Dünkü (10 Mart 2024) sunumu izledik. Gerçekten güldürüyor izleyiciyi. Öte yandan tüm güldürüler böyle suya sabuna dokunmayan, garip şeyler midir diye bile düşündürttü bana. Sonra bu oyuna gülmemizin nedeni acaba espritüel insanlarla oturduğumuzda şaklabanlıklarına gülmemizle aynı mı diye düşündüm. Bir sürü gariplik var. En önemli gecede, anne babalar yok, komik enişte var, aynı adlı bir sürü insan, ya da bir filme saplanıp kalmış bir kadın ama ne yapmak istediğini anlamlandıramadığımız. Sonu da bağlanamıyor doğal olarak. Yine de oyuncuları başka oyunlardan da anımsıyorum (bizi en çok güldüren enişteyi yani Sertdemir'i ilk kez izledim, dizilerde rahat oynayacak fiziğe sahip Tekin'i de dedim ama izlemişim onu Gabriel'in Düşü'nde). Sahne gerisindeki ekibi de. Beraberce yeni bir şeyler yapmak istiyorlar her deneme de çok başarılı olmayabilir, bir külliyat olarak Türk tiyatrosunda yer edinecekler diye düşündüm. Kesinlikle sıkılmadım ama dediğim gibi çok da doyum almadım çünkü anlamlandıramadım.
Evlat / Craft