“Geçen gün bir fotoğrafını buldum oğlumun... Salonu toplarken buldum, başucuma koydum sonra...
9 yaşındayken çektirdiği bir fotoğraf Afrika’da, safaride...
Her sabah uyanır uyanmaz o fotoğrafa bakıyorum. Her sa
DEVAMIbah mahvoluyorum. Gün ağarırken çekilmiş fotoğraf. Çok erken bir saatte. Hiç ses yapmamak gerekiyordu, anne aslanlar yavrularını emzirirken korkmasınlar diye...
Ne kadar güzel bir görüntüydü. Fotoğrafta öyle bir çıkmış ki oğlum, yüzü ışıl ışıl... Güneş gibi. Zaten sonra hatırladım, ona o zamanlar öyle derdim, “küçük güneşim” derdim.
O zamanlar ne kadar güzeldi her şey. Ne kadar mutluyduk. Niye şimdi böyle oldu bilmiyorum. Her şey bir anda tersine döndü.”
Evlat gitmek üzerine bir oyun.
Baba ve oğul olmaya çalışanların hikayesi.
Veda ederken bile iz bırakmaya çalışan, bencil, sert, acımasız insanların hikayesi.
Geç kaldığın babalığa en güzel ceketle yetişebilir misin?
Peki o meşhur dansınla?
A dur!
Anladığını söyleyebilirsin belki evladına…
Bu oyun bize gidilen yerleri, kalınan sevgileri, görülen düşleri ve elini uzatan bir çocuğu anlatıyor.
En sevdiğin giderken güçlü kalabilir misin?
Bilmem…
Belki..."
DAHA AZ GÖSTER