Farklı psikolojik geçişler nedeniyle tiyatroda canlandırılabilecek - bence - en zor karakterlerden olan, Olga'yı Arzu Tan Bayraktutan son derece başarılı bir şekilde izleyiciye her an yaşatmayı başarmış.
Sahne geçişlerindeki akışkanlık ve olayın anlatımındaki yalınlık, oyunu sıradanlıktan kurtarmak için yeterli olmuş.
Ege Seçkiner'in Barbara rolündeki başarısı ve duygu aktarımındaki doğallığı, bu eserdeki Olga rolünün tüm oyunun kontrolünü ve temposunu belirlemesinin önüne geçmesinde ve oyunun başarısını arttıran önemli bir etken olmuş.
Barbara'nın sevgilisi rolü ise.. Son derece yapay bir oyunculuğun ötesinde, bu rolün herhalde eserde yer almasının tek sebebi Barbara ile Olga arasındaki başlayan ve Barbara'nın evi terketmesindeki kavga sebebi olması. Bu kadar etkisiz bir oyunculuk da açıkçası başarı ister "zorla getirdiler beni" havası vardı, her sahnesinde tempoyu düşürdüğünü söyleyebilirim, üzgünüm seyirci olarak hissettiğim budur. Psikolojik bozukluğu canlandırmak zorunda değilsin, gerçekte olmadığın bir yaş civarindaki rol de değil, "sevgili rolünü canlandırmak" bu kadar zor olmamalı, tabii ki bu benim kişisel görüşümdür.
Bu role rağmen yukarıda yazdığım üzere, bir oyuncun profesyonelliği ve tecrübesi ile diğerinin rolü canlandırmadaki başarısı ve doğallığı tüm sahnelerinde izleyiciyi kontrol altında tutuyor.
Oyundaki tüm oyuncular, gerek ana rollerde gerekse yan rollerde çok başarılı bir performans sergiliyor. Şahsen, Gökçesu ULUKUT'un son perdedeki tiradında, Elif'in Tanrı'ya olan yakarmasını canlandırması muazzamdı. Tebrikler.
Barbara'nın Doğumu / Bursa Devlet Tiyatrosu