Oyunu Zorlu PSM'deki prömiyerinde izledim. Aslında ilginç bir şekilde oyunun yaratıcı kadrosuna bakıldığı zaman sezonun en iyi prodüksiyonu olması gerekiyor ama ne yazık ki gerçekte bu böyle değil. Don Kişot veya orijinal ismiyle Don Quixote'nin yeniden okumasını birkaç gün önce bitirişimle bu müzikale gidişim ilginç bir tesadüf eseri kesişti. O nedenle esere çok hakim olarak izlemeye gittim. Müzikale dair bilgilerde görüleceği üzere bir televizyon oyunundan sahneye uyarlanmış ve eser Broadway'de defalarca sahnelenip Tony Ödülü kazanmış. Yönetmeni Işıl Kasapoğlu, Don Kişot'u Selçuk Yöntem, Dulcinea'yı Zuhal Olcay ve Sanço Panza'yı da Cengiz Bozkurt canlandırıyor.
En başta ana metne dair bir şeyler içime sinmedi. Evet, ödüllü bir esermiş ama bana her şeye Cervantes'in engizisyon mahkemesi karşısındaki bir savunması olarak başlanması çok da hitap etmedi. Bilemiyorum, belki de bizdeki uyarlamanın etkisiyle buradan Don Kişot'a geçilmesi de apar topar, çok eserin ortasındanmış gibi geldi. Don Kişot ile Sanço Panza'nın yola çıkışı başlı başına ele alınacak çok önemli bir kısmı halbuki orijinal romanın. Yine aynı şekilde birdenbire yeldeğirmeni sahnesinde bulduk kendimizi ve bu ikonik sahne gerektiği gibi işlenmemişti. Yapıtın büyük bir kısmı Don Kişot'un deyimiyle "han" olan şatoda geçiyordu ve başka da bir dekor kullanılmamıştı. Böylesi büyük bir prodüksiyon için bir başka eksi de bu.
Yine eserde Dulcinea karakterinin ağırlığı artırılmıştı. Don Kişot'un hayali sevgilisi çevresinde yaşanan ve romanda olmayan olaylar dizisi bana oldukça yapay geldi. Romanın önemli bir parçası olan Dük ile Düşes hiç yoktu. Köy berberi ile rahibin olaylara katkısı havada kalmıştı. En önemlisi de Sanço Panza'nın yani yapıtın belki de karakter dönüşümünü en iyi biçimde gerçekleştiren bu başka figürünün ağırlığı azaltılmış, neredeyse yok sayılabilecek bir hal almıştı. Dolayısıyla müzikalin yaslandığı ana metni sevmedim.
Müzikalin başrol oyuncusu olan Selçuk Yöntem tiyatro sanatımızın önemli bir ustası ve bu tartışılmaz. Ancak üzülerek söylemek gerekirse belki yaşından kaynaklı belki role oturmayışından Don Kişot olamamış gibiydi. Ankara Devlet Tiyatrosu yıllarında izleyicinin sadece sesini dinlemek için oyunlarına geldiği büyük ustanın sesi zaman zaman yetmiyordu. Cengiz Bozkurt, Sanço Panza rolünde çok daha iyi olabilirdi zaten öyleydi ama ana metin Sanço'yu budadığı için-belki de yönetmenin yorumuyla Sanço budandığı için onu bilemiyorum, asıl müzikali izlemedim-geri planda kalmıştı. Zuhal Olcay, Dulcinea rolünde anlaşılmaz bir şekilde aşırı teatral bir oyunculuk sergiliyordu ki kendisini ilk defa böyle gördüm ve çok da şaşırdım. Oyunun finali ise bütününe nazaran biraz daha iyiydi.
Müzikale sesleriyle büyük bir katkı sağlayan diğer oyuncular ve koronun hakkını ise teslim etmek lazım. Özellikle bazı sahnelerde oyuncuların bir kısmı devleşiyordu. Keşke ana kadrodaki oyuncular da buna ayak uydurabilecek durumda olsalardı ve ortaya daha iyi bir eser çıkarılmış olabilseydi.
Dolayısıyla dünyanın pek çok ülkesinde, hatta Zorlu PSM sahnesinde çok daha görkemli müzikaller izlemiş bir seyirci olarak üzülerek söylemek gerekirse Don Kişot gibi çok iddialı ve mükemmel bir eserin müzikal uyarlaması bu şekilde olmamalıydı. Ne sahne, ne dekor ne de reji olması gerektiği gibiydi ki Kasapoğlu da aynı şekilde Ankara yıllarından ve İstanbul'da geçirdiğim 15 senede her rejisini beğendiğim bir yönetmendi. Her şeyin bir ilki varmış demek ki. Sözün özü içime sinmedi ve çok mutlu ayrılmadım.
Don Quixote Müzikali’nin prömiyerini 30.09.2025 tarihinde Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde izledim. Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu’nun nerdeyse tüm işlerini izledim, hepsinden fazlasıyla tatmin şekilde ayrıldım. Yalan değil, çok büyük bir beklenti içinde gittim prömiyere. Hem büyük bütçeli bir proje oluşu, hem de ünlü oyuncuları ve 80 kişilik dev kadrosu ile sahne önü ve sahne arkası
bakımından büyük bir ekibe sahip olduğu için beklentim çok fazlaydı. Nitekim benim açımdan ortalamanın bir tık üzerinde, tadında ve yeterli bir temsildi diyebilirim. Gelelim içeriğine… Böyle büyük işler için Turkcell Sahnesi gayet ideal. İçerisinde birçok prodüksiyon tasarımına dair mümkün olanakları barındırdığı için elverişli bir alan. Işıl Kasapoğlu yine adının hakkını vermiş, emeği ve fikirleri yadsınamaz. Ülkemiz için çok değerli bir isim, kıymetli bir usta. Eski dönem İspanya’sında, bir arbede içerisinde başlıyor oyun. Sahnede devasa bir yeldeğirmeni dekoru var. Her katında oyuncular yer alıyor ve performanslarıyla eşlik ediyorlar. İspanyol Engizisyonu bir mahkeme kurmuştur ve Cervantes bu yüksek mahkemeye yargılanmak üzere çıkarılmıştır. Delilik ve dahilik arasındaki ince çizgide, hayal gücünün uçlarında adeta gerçekliklere karşı meydan okuyan Cervantes, Mançalı Don Quixote’u canlandırarak bizi bu hayal gücünün serüvenine doğru bir yolculuğa çıkarır. Yanında onu çok seven, ona sadakatiyle bilinen şövalyesi Sancho Panza da bu serüvende kendisine eşlik ediyor. Derken sahnede Alfonso’yu izliyoruz. Oldukça asabi karakteriyle düşmanlarıyla adeta süregelen bir savaş içerisinde izlediğimiz Zuhal Olcay; karakterini gayet benimsemiş ve iyi çalışmış. Cengiz Bozkurt’u ilk kez sahnede izliyorum, sahnedeki enerjisini sevdim. Selçuk Yöntem’i Amadeus’tan zaten biliyordum performansını, burada da tıpkı Amadeus’taki Salieri rolüyle çok benzerlikler gördüm. Orada da hikaye anlatıcısı olarak karşımızdaydı Yöntem, burada da hikaye anlatıcısı olarak, farklı bir karakterle karşımızda. Yer yer sanki Salieri’yi izliyormuşum gibi hissettirdi bana. Dekorun bölüm bölüm değişmesini bekledim fakat sadece kilise bölümünde yukarıdan sarkıt dekorlarla ufak bir dekor geçişi oldu, o kadar. Baştan sonra aynı dekor çerçevesinde dönen temsiller bana yorucu ve sıkıcı geliyor. Nitekim süresi de 2.30 saat olunca izlemesi zor temsillerden biriydi diyebilirim. Neyse ki ara vardı. Ben temsili izlerken sanki bir opera/bale temsili izliyormuş gibi hissettim yer yer. Sağ ve sol bölmelerde orkestranın oluşu çok güzel bir detaydı. Prömiyerler çok risklidir, her anlamda hazır olunduğunda sahneye çıkılmalıdır ve kusursuzluğa yakın bir performans sergilenmelidir diye düşünüyorum. Burada kısım kısım prova eksiklikleri olduğu geçti bana. Bazı oyuncuların dans esnasında senkronize olamayışları, bazı diyalogların daha iyi ezberlenmesi gerektiği hissiyatı da geçti ne yazık ki. Kostümleri genel anlamda yeterli buldum. Bir moda tasarımcısı olarak daha iyi olabilir miydi, elbette. Ama oyunun nabzı çerçevesinde yeterliydi. Metin bence oldukça zor bir metin ve seyircisini içine çekmekte bir hayli güçlük çekiyor. Yanımdaki seyirciler arasından oyundan kopanlara ve sıkılanlara fazlasıyla rastladım. Bu üzücü bir durum, şahsen ben şahit olduğum zaman üzülüyorum. Oyunda sevdiğim detaylar; dev gulyabani ve dansöz kuklalarıydı. Biraz oryantalist bir havası da vardı temsilin, farklı bir hava katmış bence. İkinci perdede Alfonso’nun Don Quixote’a kendini hatırlatmaya çalışması, Quixote’un aynalar karşısında kendisiyle ve hayal gücünün yarattığı o kimlikle yüzleşme sahnesi benim çok hoşuma gitti. Orada derin bir duygu yoğunluğuna girdik. Müzikal bölümleri çok sevdim, sözleri çok güzeldi. Oyuncular da üstesinden oldukça iyi geldiler. Öyle ince bir çizgideydi ki bu oyun, çocuk oyununa doğru kayacak gibiyken son anda toparladı. Ayrıca dipnot; temsil esnasında yandaki müzisyenlerin kendi aralarında sürekli konuşması fazlasıyla odak dağıtıyor, şahsen ben rahatsız oldum izlerken denk geldiğimde. Bu temsil kabare&müzikalin yanısıra absürt bir uyarlamaya da arada göz kırpıyordu bence. Bu da biraz temsilin konusu ve hikayesi bakımından temsilin DNA’sına aykırı gibiydi. Yer yer benim de koptuğum anlar oldu ama sonradan toparladım. 7 puan vermeyi düşünüyordum ama ikinci perdenin sonlarına doğru tatmin olduğum için 8 puan vermeyi hak gördüm. Genelinde büyük bir beklenti içinde olunmadığı taktirde keyifli bir zaman geçirebileceğiniz bir müzikal olmuş Don Quixote. Böylesine topluma mâl olmuş değerli eserlerin sahneye konulması cürretini hep destekliyorum. Bu bile 8 puanı hakediyordu zaten. Emeği geçen herkesi gönülden tebrik ediyorum…
İzlediğim tiyatro, müzikal, bale ve opera temsillerini kendimce yorumladığım güncel paylaşımlarıma Instagram’da @metinler.sahneler hesabımdan ulaşabilir, ilgileniyorsanız takibe alabilirsiniz!
Keşanlı Ali Destanı / Pervasız Tiyatro