Kitabı severek okumuş olmama rağmen üzerinden hayli zaman geçmişti ve başka insanların da oyunu izlemeden kitabı okusam mı gibi sorularını duymuştum, ancak buna hiç gerek yok. Zaten oyunda kitap baştan sona işleniyor. Berkun Oya’nın “Dünyada Karşılaşmışız Gibi” oyununda sahnede izleme şansı bulduğum ve oyunculuğuna mest olduğum Serkan Keskin kitaptaki her bir karaktere tek tek, büyük bir başarıyla bürünüyor. Gerçekten karakterden karaktere geçme hızı inanılmazdı. Tek kişilik bir oyun ancak bu kadar kalabalık olabilirdi! Bunun için yer yer sinema tekniklerinden yararlanılmış. Kitap edebiyatımızda hiciv türünün başarılı örneklerinden biri ve güncelliğini yitirmediğini oyunda yeniden fark ettim. Oyun tek perde ve tek perdelik bir oyun için süre uzun. Dikkat süresinin epeyce kısaldığı bir çağda yaşadığımız hesaba katılırsa oyunun sonlarına bu durum zorlayıcı olabiliyor. Özetle; metin zaten müthiş, Serkan Keskin’in performansı inanılmaz. Ayakta alkışlanan bir sonuç çıkıyor ortaya. Şunu söylemeden geçemeyeceğim: Son yıllarda her türlü sahne sanatlarında ayakta alkışlamak çok yaygın, oysa bazen sonuç müthiş derecede iyi olmayabiliyor. Evet bunun sübjektif bir yorum olduğunun farkındayım ama işte insan, her sahnelenen eseri ayakta alkışlayacaksak, ayakta alkışlanacak bir performansı nasıl alkışlayacağız diye sormadan edemiyor. Belki de Nuri Bile Ceylan’ın filmleri Cannes’da bu yüzden git gide artan dakikalarca alkışlanıyordur kim bilir?
Saatleri Ayarlama Enstitüsü / 484 Urban Garden