Söylemek için belki biraz erken olabilir fakat bu yılki seçkide şaşırtıcı olduğu kadar etkileyici bir işi, festivalin hemen başlarında bir Bakırköy Belediye Tiyatroları oyunu olan Flu Lysistrata ile deneyimlemiş oldum. Bilindiği üzere tiyatro tarihinin savaş karşıtı ilk oyunlarından biri kabul edilen Lysistrata, kocalarının savaştan dönmesini beklemekten usanan kadınların barışı sağlamak için erkeklere karşı başlattıkları direnişle gelişen olayları anlatıyor. Gelenek dışı ve seyirci merkezli tiyatro biçimleriyle ilgilenen ödüllü yönetmen Barış Arman ise Flu Lysistrata’da Aristofanes’in klasik metnini oldukça yaratıcı ve kendi kalıbından taşan etkileyici bir anlatım eşliğinde reji süzgecinden geçirerek türler arası bir yorumla yeniden ele alıyor.
Bu güncel sahnelemede oyuncular bir atölyenin katılımcıları olarak görev alırken klasik anlatımın dördüncü duvarını yıkan o ilk anla birlikte oyuncu kadrosu da binlerce yıl öncesiyle bugün arasında bir köprü kuruyor. Bu noktada oyunun başarı ve başarısızlık arasındaki o çok ince çizgisinde yaptığı tercihle büyük risk alan Arman, bunun karşılığını da fazlasıyla alıyor. Klasik metnin tüm bilgeliği ve feminist bakış açısını günümüzün düşünce biçimi ve fikirleriyle karşı karşıya getiren oyunun işlevi, bu zeminde birbiri içine geçip homojen bir şekilde dağılırken kaliteli bir reji dokunuşunun ne denli önemli olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Atölye esnasında prova edilen Lysistrata metni, oyuncuların kişisel anlayışlarını ve deneyimlerini sahneye taşımaları için alan açarken ilerleyen dakikalarla birlikte seyircileri de bu sürecin bir parçası haline getirerek bir tartışma ortamı oluşturuyor. Savaşın hüküm sürdüğü bugünlerde izlemenin daha çok anlam kazandığı ve savaşa dair ürettiği düşünce biçimiyle kimlik, cinsellik, iktidar ve statüko ile tüm bunların sahne üzerindeki temsiliyetini sorgulayan oyun, oyuncuların seyirci ile yakaladığı uyum sayesinde akıp gidiyor. Bunun yanı sıra oyunda yer alan orkestranın varlığı da anlatımın ritmini ayarlayan bir oyun kurucu görevini üstleniyor.
Metnin halihazırdaki malzemesi oyunu, oyuncuyu ve seyirciyi ifşa etmek için kullanılabilir mi? Bu ifşa kapsayıcı ve anlayışlı olabilir mi? İnsanlığın attığı adımları, tüm ufak devrimleri ve zaferleri kutlayarak, neşede bir araya gelmek mümkün olabilir mi? Arman’ın son derece modern rejisiyle sahneye taşınan oyunun seyircide bulduğu karşılık, savaşı cinsiyetlerin ötesinde bir insanlık meselesi üzerinden ele alırken bir arada olmanın hissini zıtlıkların tam eksine flu alanların içine dalarak yüzeye çıkarıyor. Sezonun ilerleyen aylarında bolca konuşulacak, cesur, cüretkar ve gerçekten konuşmaktan çekinmeyen bir oyun olan Flu Lysistrata, kaçırılmaması gereken bir modern deneme.
04.11.2023 akşamı Yunus Emre Kültür Merkezi, Müşfik Kenter sahnesinde izledim. Festival kapsamında prömiyer yapan oyunu, bir arkadaşım tavsiye etti ve yerimi aldım. Tarihi bir hikâye evet ancak sıradışı bir sunum vardı sahnede. Bu oyun nasıl çıktı? Çıkış sürecinde neler yaşandı? O sürece gelmeden önce oyuncular hangi süreçlerden geçti? Hepsi bizlere anlatıldı. Bu yönüyle oyunun dışına çıkmanız mümkün değildi, oyun kendi içinde molaya gitti ve biz perdenin arkasında yaşananları da gördük. Ben çok sevdim, oyunun sonunda böyle olsaydı ne olurdu sorusuyla izleyicinin aslında derinlemesine düşünmesi istendi. Sadece sahnede sergilenen oyunun sonucu değildi düşünülmesi istenen, ona bağlı olarak her şey. Düşündürdü, eğlendirdi, bağladı... A dan Z ye tüm ekibin emeğine sağlık, harikulâde bir gösteri izledim, içinde her şeyin olduğu, yolları açık olsun...
Eylül / sfrpztf