İrfan Alış’tan sonra bu oyun tekrar oynanır mı bilmiyorum ama İrfan Alış’lı versiyonunu kaçırdığıma çok üzgünüm. İrfan Alış’ın aramızdan ayrılmasına da..
Bu oyunu ilk kez 2017’de izledim. Sonra tekrar, tekrar ve tekrar izledim. Ve yine izleyebilirim. Bu oyunu her izlediğimde duyguya girdim, beni hep çok hüzünlendirdi. Mükemmel desem yeridir.
Salona ilk girdiğimde oyunun sahne dekorunun kendi oyunum için kurguladığım ana sahneyle bu kadar benzemesi beni oyunun içine alan ilk şey oldu. Şairlerin aşkları harika işlenmişti, Leyla Erbil, Tomris Uyar, hepsi mükemmel canlandırılmıştı. Müzikler, kostümler, seçilmiş şiirler ve şiirlerin hikayelerinin anlatılışı çok bütünseldi.
Hasan Demirci'nin oyunluğunu çok güçlü, performansını da oldukça yüksek buldum. Duygusunun izleyiciye tamamıyla geçtiğini düşünüyorum. Bu oyuna özel olarak, oyunun ikinci perdesi formatında her Lazarus gösterimi sonrası yazar ve oyuncu/yönetmeni izleyenler ile söyleşi yapıyor. Bu yöntem oyunun anlaşılırlığını güçlendirmiş çünkü fazlasıyla metafor içeren bir eser. İzlerken söyleşide değinilmeyen yerler de tutuyorsunuz, mesela Atlantis'ten bahsettiği bir cümle yakaladım, fakat söyleşide buna değinilmedi. Oyun o kadar kompakt ki söyleşide tüm oyunu masaya yatırmaları zaten mümkün olamaz. Oldukça dolu dolu, yazarın gerçek hayat tecrübesi ve zorlu bir tekamül sürecini konu alan, sonrasında bağımsız ilerleyen etkileyici bir eser. İsa'nın Lazarus'u, Bowie'nin Lazarus'u diye düşünerek gelip, olayın tıp terminolojisinde Lazarus etkisi denilen efekte bağlandığı, ayrıca din algısına da oldukça değinen, eleştirel ve yüksek zeka örneği bir oyun.
Hamiyet / MOM Yapım