İllmek ilmek işlenmiş, sahnenin her tarafının, hatta salonun tamamının büyük bir titizlikle oyunda kullanıldığı etkileyici bir reji örneğini izledik. Kostümünden dekoruna, canlı orkestrasından müziklerine, kurgusundan temasına her yönüyle başarılı, duygu yoğunluğunun yüksek olduğu, temponun bir an bile düşmediği, Rum ve Türk ezgilerinin sahneyi parlattığı adeta bir resitaldi “Sen De Gitme Triyandafilis”. Klasik bir aşk hikayesinden ziyade, savaşın gölgesinde her şeyden habersiz aklı çocuk kalmış bir genç kızın, ailesinden, memleketinden ayrı kalması, ötekileştirilmesi ve var olma mücadelesi üzerine kurulu bir temanın işlendiği bir oyun izledik. Canlı müziklerle kurulu bir düzende oyunun sahnelenmesi, oyuna ritimlerle bütünleyici etki yapması tüylerimizi diken diken etti. Bengü Hanım ve Fırat Bey de şarkıları çok başarılı bir şekilde seslendirdiler. Güçlü ve emek verilmiş bir prodüksiyon olmasına rağmen oyunun ilk perdesinde konunun yavaş ilerlediğini, akışın sürenin de uzun olmasıyla beraber biraz bozulduğunu belirtmeliyim. İkinci perde de Sultan& Triyandafilis döngüsünde oyunun ana teması üzerine kurulan yoksulluk, savaş, çaresizlik olgularının daha anlamlı olarak yansıtıldığını gözlemleyebiliyoruz. Hikayenin yapısından kaynaklı bir durumdur muhtemelen ama ; ilk ve ikinci perde arasında daha dengeli bir sahnelenme kurulabilirmiş. Ebru Gülerarslan Serin “Sultan” rolünde duygu geçişleri, diksiyonu ve sahne performansı ile sezonun en başarılı oyunculuklarından birisini gösterdi. Sezonun iddialı prodüksiyonlarından birisini izlemiş olduk. Emeği geçen herkesi tebrik ediyoruz.
“Bizleri; hayatı kazmaya, tabutları çakmaya, burayı ve öteyi, önceyi ve sonrayı, varoluşumuzun boşlukta asılı duran tüm kiplerini, zaman ve mekândan azade bir biçimde birlikte düşünmeye davet ediyor…”
Oyunun sunuş bölümünde yazıldığı gibi felsefi yönü ağır basan, ölüm ile yaşam arasındaki o ince çizgide bizleri derin bir varoluşsal sorgulamaya iten, zamanın mekanın ikinci planda olduğu, kimi zaman nesnelerin, kimi zaman baykuş seslerinin gölgesinde katmanlı bir seyir zevki bizlere sunuldu. Mezarcının ruhsal durum karmaşıklığını ve gel gitli yapısını çok iyi yansıtan sahne makyajı ve renkli ışık geçişleri çok başarılıydı. Ölümün bu hayatta gerçek bir olgu olduğunu, yaşadığımız her anı bu gerçeği düşünerek idame ettirmemiz gerektiğini, dünya malının dünyada kalacağını, ölüm katmanında her canlının eşit olduğunu bizlere felsefe içeren ve soyut bir perspektifle sunan bir oyundu. “Mezarcı”. Her anı merak uyandıran, baba&oğul ilişkilerinin çocuklar üzerindeki baskıcı yapının, zincir nesnesi üzerinden anlatıldığı, kuş temasıyla özgürlüğün simgelendiği, zihnimizi yoran, yordukça da düşünmeye iten severek izlediğim bir oyundu. Oyun hakkındaki eleştirim ; sahne geçişlerindeki karanlık yapının kısa geçişlerle, sanki sahneler tamamlanmadan sağlanmış gibi algı oluşturması bunun biraz dikkati dağıtması, bir de oyun süresinin bir tık uzun olmasıydı. Kaliteli, farklı, sıradışı bir iş olmuş “Mezarcı”. Erdem Bey’in sahne performansı da çok başarılıydı. Emeği geçen herkese teşekkür ederiz.
Sen de Gitme Triyandafilis / Ankara Devlet Tiyatrosu