Oyunun başında Armağan Bey’in karaktere tam olarak bürünüp bürünemeyeceği konusunda tereddütlerim vardı. zira kendisi hakkında yapılan yorumlar, performansının beklentileri karşılamadığı yönündeydi. Ancak henüz beşinci dakikada bu kaygılar tamamen dağıldı. Armağan Bey, Seyfi Bey’in ruhunu adeta içine çekmiş ve karakteri tüm doğallığıyla sahneye taşımıştı.
Oyunun en güçlü yanlarından biri, duyguların seyirciye doğrudan geçmesiydi. Seyfi Bey’in geçmişi, hatıraları, kırgınlıkları ve neşesi sahneye öyle ustalıkla yansıtıldı ki zaman zaman kahkahalar attık, zaman zaman gözlerimiz doldu. Oyun yalnızca bir karakter portresi değil, aynı zamanda derinlikli bir yaşam hikâyesiydi.
Seyfi Bey’in sanatındaki ustalık, Armağan Bey’in performansıyla bir kez daha kendini hatırlattı. Yaşanmışlıkların sahnede can bulması, seyirciyle güçlü bir bağ kurulmasını sağladı. Oyunun temposu, duygusal geçişleri ve sahne düzeni de oldukça başarılıydı.
Genel olarak değerlendirildiğinde, “Seyfi Bey” sahnede yaşayan, nefes alan bir karaktere dönüşmüş. Armağan Bey’in performansı çok etkileyiciydi. Bu oyunu izlemek, bir sanatçının hayatına tanıklık etmek gibiydi—samimi, etkileyici ve unutulmaz.
Süt Kardeşler / Süheyl & Behzat Uygur Tiyatrosu