İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun sahnelediği “Yaşamak mı, Ölmek mi?” oyununu değerlendirmek gerekirse, ilk dakikalardan itibaren konunun aslında oldukça dikkat çekici olduğunu söyleyebilirim. “Emanetle ölmek” fikri üzerinden ilerleyen kurgu, teoride güçlü bir felsefi zemin sunuyor. Ancak bu derinlik, sahneye tam anlamıyla yansıtılamamış.
Oyun, duygusal yoğunluk taşıması gereken sahnelerde bile zaman zaman gereğinden fazla mizaha başvurmuş. Bu da dramatik yapıyı zedelemiş ve anlatının ciddiyetini gölgede bırakmış. Şarkıların ve seslendirmelerin oyuna katılması olumlu bir katkı olabilirdi; fakat bazı anlarda bu geçişler hem ritmi bozmuş hem de sahneyle bütünleşememiş. Bu yüzden duygusal etki zayıf kalmış diyebilirim.
Teknik açıdan da bazı sorunlar vardı. Özellikle ses sistemiyle ilgili yaşanan patlamalar, seslerin birbirine karışması ve sahnede zaman zaman oluşan kaotik atmosfer, izleme deneyimini olumsuz etkiledi. Oyunun akışına dair bu karmaşa, genel izlenimi ne yazık ki aşağı çekti.
Oyunculuklara gelince… Genel anlamda ekibe dair büyük bir eleştirim yok. Fakat bazı roller oldukça sönük bırakılmış. Özellikle sahnede yer alan çocuk oyuncunun neredeyse hiç repliğe sahip olmaması dikkatimi çekti. Oysa ki bu genç yetenekler sahnede daha etkin bir şekilde kullanılabilirdi. Bu, oyunun potansiyelini yükseltebilecek küçük ama önemli bir detaydı.
Özetle; “Yaşamak mı, Ölmek mi?” ilginç bir temaya sahip olsa da anlatım biçimi ve sahneleme tercihleriyle bu potansiyeli tam anlamıyla ortaya koyamamış. Daha önce izlediğim başka bir versiyonuyla karşılaştırınca da, bu yapımın onun oldukça gerisinde kaldığını söylemek durumundayım.
Yine de İstanbul Şehir Tiyatrosu gibi köklü bir kurumun sahneye taşıdığı her oyun kıymetlidir. Umarım ileriki çalışmalarda daha dengeli ve etkileyici yapımlarla karşılaşırız.
“Yaşamak mı, Ölmek mi?” oyununu iki kez izleme fırsatım oldu. Aslında bu oyun, tiyatroyla gerçek anlamda tanıştığım ilk duraktı diyebilirim. Oyunculardan birinin arkadaşıyım; beni davet ettiğinde açıkçası tiyatro kültürüne çok da aşina değildim. Ancak ilk izlediğim oyun —yanılmıyorsam Afife Tiyatro Ödülleri'nde en iyi senaryo dallarında övgü almıştı— beni gerçekten etkiledi ve tiyatronun büyüsünü keşfetmemi sağladı.
Bu oyun, hem duygusal hem de mizahi yönleriyle izleyiciye çok katmanlı bir deneyim sunuyor. Oyunculuklar son derece etkileyici; sahne tasarımı, dekorlar, ışık ve ses kullanımıyla birlikte sahneye konan emek gerçekten takdire şayan. Tüm bu unsurlar birleşince, ortaya sadece bir tiyatro oyunu değil, izleyiciyi içine çeken bir atmosfer çıkıyor.
Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim: Türkiye'de çok nitelikli oyunlar sahneleniyor ve “Yaşamak mı, Ölmek mi?” de bu güzel örneklerden biri. Eğer bir gün Kocaeli Şehir Tiyatrosu sizin şehrinize gelirse, mutlaka bu oyuna bilet alın ve bu deneyimi en az bir kez yaşayın derim.
Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi? / İstanbul Şehir Tiyatroları