"Çöl Rüyası", izleyicisini derin bir yolculuğa çıkaran ve etkileyici bir tiyatro deneyimi sunan bir yapıt. İki kişilik bu oyun, yalnızca kadın olmanın zorluklarını anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda umudu ve özgürlüğü arayanların destansı öyküsünü de gözler önüne seriyor. Oyunda iki kişi sahnede yer alsa da, dikkatli izleyici üçüncü bir hayal oyuncusunun varlığını hissediyor. Bu oyuncu ne "Erna" ne de başka biri; "Çöl"ün ta kendisi. Oyunun başından sonuna kadar, iki oyuncu üçüncü bir oyuncu gibi çölü canlandırıyor. Oyunculuklarıyla bizi bir çölde yürütüyorlar. Güher Yörük, kıyafeti, ses tonu, muhteşem hareketleri ve kocaman gözleriyle çöl kumları arasındaki sonsuzlukta bizi kaybettiriyor. O, adeta bizi büyüleyip çölün sonsuzluğuyla baş başa bırakıyor. Bu büyüden kurtulmak hayli zor. Oyundan çıktığınızda dahi hala çölde kayıp olma hissiyle oyunculara veda ediyorsunuz.
Oyun, kostüm tasarımıyla da dikkat çekiyor. Sade ve tek renk kostümler, karakterlerin içsel dünyalarını ve oyun boyunca geçirdikleri değişimi yansıtıyor. Renkler, dokular ve detaylar, çöl atmosferini izleyiciye hissettirirken, karakterlerin duygusal derinliğini de açığa çıkarıyor. Çöldeki iki kadın, bir saatlik oyun süresince sadece bir kıyafetle adeta bir "Chanel" defilesi sunuyorlar. Muhteşem.
Oyunculuk performansları son yıllarda gördüğüm en sofistike olanıydı. Karakterin içsel çatışmalarını ve azmini derin bir duygusal yoğunlukla sergiliyorlar. Her geçen dakika, oyunculuk bir önceki dakikanın üzerine çıkıyor. Bu yorucu performansa eklenmiş zor bale tarzı koreografi ve kusursuz replikler, oyuncuların ustalığını gözler önüne seriyor.
"Çöl Rüyası", hem görsel hem de duygusal açıdan zengin bir deneyim sunuyor. Tiyatronun büyülü dünyasında, izleyicilere unutulmaz bir yolculuk yaşatıyor. Bu oyun, özgürlük ve umut arayışının ne denli evrensel ve güçlü bir tema olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Kesinlikle izlenmeye değer.
Çöl Rüyası / Tiyatro İnci