Bu içerikte bir oyunda oyuncularda sahicilik aramak neden? Dozunda kalmış. Olması gerekenden fazlası var eksiği yok .. hayatın sahnesinde bile yaşananlar gerçek değilken üstelik
2 genç oyuncudan muhteşem performans…
Anlaşılması özellikle zorlaştırılmış mı bilemedim…ilk 15 dakika güldüren diyalogları bir ilişkinin dikişlerinin sökülmesi dağılması ve ilişkinin boşa düşmesi olarak yaşadım.. bu ilişkiden geriye sadece Dikiş kaldı bence. Her zaman Kadın seçimi yapar ve noktayı kadın koyar…Bir kadın olarak Abby nin içine düştüğü çıkmaz durumlar bir Anne olarak yaşadığı acıların yanında çok hafif kalıyor..yeryüzündeki bütün kadınlara verilmiş rol de tam olarak bu değil mi …cinsel bir meta-ya dönüşen kadın bedeni .. acıları yok sayılmış..
Güncel bir kadın oyunu …
Her iki oyuncuda yıllardır sahnedeymiş gibi ve çok yetenekli ve çok başarılı ve öz güvenliler. İzlemenizi tavsiye ederim.
Alkışınız bol olsun.
İlginç ve güncel bir konu, muhtemelen akıştaki sert lisan ve şiddet nedeniyle erken kalkanlar oldu ancak senaryo asıl oyun ilerledikçe farklılığını gösterdi. Her iki oyuncu da rollerinin hakkını verdiler, dekor da yeterliydi, öneririm.
Ayrıca Pax sahne salonunda herkesin rahat izlemesi için sandalye yerleştirilmesine gösterilen özen için de teşekkür etmek istiyorum.
Ne Kadar Tanıdık Bir Ruh Hali Değil Mi ?
Anthony Neilson'un 2002 yılında yazdığı, Malta'da sahnelenmesi yasaklanan " Stitching / Dikiş " adlı oyun, hiç kuşkusuz vahşet, şiddet ve aynı zamanda belli doz şefkatin en uç noktalarında dolaştırıyor izleyiciyi.
Stuart ve Abby'in cinnet boyutunda yaşadıkları şiddeti sadece maruz kaldıkları cinsel sarsıntılara, erken çocukluk dönemi travmalarına bağlamak yetmiyor sanırım...toplumsal cinnetle beslenmiş bir geçmişleri, bugünleri de mevcut çünkü.Ne tuhaf saldırı ve savunma içindeydiler hayata karşı.Gelecekten de, mazide olup bitenlerden de korkuyorlardı.
Acı duyuran dikişlerle onarmaya, kapatmaya çalıştıkları sadece ikili ilişkileri mi yoksa öz benlikleri miydi ? En büyük, hatta, akla hayale sığmaz yasaklar, taboo'larla oynuyorlardı.
Cesur, tedirgin edici, sert, güçlü oyunculuk performanslarının eşlik ettiği, " Dikiş " i dilimize Özge Kayakutlu çevirmiş, Yunus Eski yönetmiş.Işık tasarımını Gökhan Gülçebi, dekor tasarımını Nilsu Baldan, kostüm tasarımını Eylül Gürcan, yönetmen yardımcılığını Ramazan Ülkü Turan Bölükbaşı üstlenmiş.
Evet, son derece sert, rahatsız edici, zaman zaman tedirginlik, dehşet duygusu yaratan oyunda Ceren Köse ve Bora Akın sergiledikleri başarılı, inandırıcı, korkusuz performanslarla izleyiciyi etkiliyor, etkilemekle kalmayıp şok yaşamalarına neden oluyorlar.
Oyun sonrası Levent Kurumlu'ya " Dikiş" i sordum :
" Sapkınlık, uyuşturucu, şiddet veya her türlü karanlık oda fantezisi ve dolayısıyla her türlü hayali kurgu aslında acı ve yeis ile başa çıkamadığımız zaman başımıza musallat olmaz mı? Sığındığımız, giderek zevk alıp müptelası olduğumuz bir karanlık mağaraya dönüşür bu kendi kendimize kurduğumuz dünya, bizden başka kimsenin giremediği. Toplumun Viktoryen (Victorian) ahlak anlayışı ile doğru orantılı artan bir 'ahlaksızlık' yapıştırmasının altında kimbilir hangi derin travmalar, hangi unutulmaya çalışılan kederler vardır. İşte böyle bir unutmaya çalışmanın oyunu ' Dikiş '. Büyük bir aşkla evlenen genç bir çiftin çocuklarını kaybetmenin sonrasında, bu kayıp ile başa çıkabilmek ve mutlaka birlikte başa çıkabilmek için girdikleri bir hayal dehlizi izlediğimiz olay örgüsü. Tanışmalarının ve ilişkilerinin tarihini baştan kurgulayarak, aslında hiç olmamış, olmayan ve olmayacak bir arzu, ihtiras ve fantezi silsilesini olmuş gibi hayal ederek, yıkımlarına sebep olan o büyük acıyı unutmaya ve hatta hiç çocukları bile olmamış gibiye inanmak için kendilerini iknaya çalışmaları. Ne kadar tanıdık bir ruh hali değil mi? Ya biz kedere teslim olacağız ya kederi biz yok edeceğiz, bir an bile olsa. En şen şakrak görünen insanların, aslında en gizli mutsuzluklarını yok saymak için büründükleri neşe dolu , hayat dolu , 'joie de vivre' halleri için bakınız etrafınıza. Modern zamanların tragedyasının resimleridir bu yüzler. ' Dikiş ' de bu anlamda bir 21.yüzyıl tragedyası. Karanlık insan hallerinin pervasızca dışa dökümüyle korkutucu bir yüzleşme terapisi aynı zamanda. Herkesin yalnızca bir hikayesi değil, bir de çığlığı vardır. "
Yönetmen Yunus Eski ile konuşmamak, " Dikiş " bir de ondan dinlememek olmazdı :
- Neden Anthony Neilson ?
- Aslında bir in your face oyunu yapmak gibi bir hayalle başlamadım bu çalışmaya. Daha önce aynı yazarın ' Sansürcü ' adlı oyununu okuyup çok beğenmiştim. Diğer oyunlarını araştırmaya başlayınca ilgim artmaya başladı. ' Dikiş’le karşılaşınca, ilişkiler üstünden bu denli ağır bir konuyu ölçülü, bir o kadar da rahatsız edici yanı ile işliyor olması benim bu oyunu yapmamda en büyük etken oldu, diyebilirim.
- Gelebilecek olası tepkilerden çekindin mi ?
- İlk oyunu araştırmaya başladığımda Malta’da yasaklanmış olması dikkatimi çekti. Hatta oyuna başlamadan önce çok sert olarak görülebilecek bazı yerleri çıkartırım, oynatmam diye düşünmüştüm. Ancak provaya başladığımızda o sahnelerin aslında olması gerektiği dozda ve olması gereken sahneler olduğunu farkettim ve herhangi bir sansür uygulamadım. Gelecek tepkilere de hazırlıklıyım. Sonuçta biz oradaki karakterlerin yaptıklarını ve söylediklerini seyirciye dikte etmiyoruz. O hayata sadece tanık etmek istiyoruz.
- Bir yönetmen olarak bu oyuna başladığında kurduğun hayalin yüzde kaçına eriştiğini, sorsam...
- Mükemmelliyetçi oluyor olmamdan kaynaklı bir durum...hiçbir zaman hayalimin yüzde yüzüne ulaşabileceğimi düşünmüyorum. Ancak oyuncularımdan ve bu yaşta böyle bir metni oynama cesaretlerinden ötürü son derece memnunum. Benim için önemli olan da bu aslında.
Dikiş / Pax Tiyatro