Bir oyunun içine girdiğinizde, bazı hikâyeler sizi çepeçevre sarar ve sahneden ayrıldıktan sonra bile zihninizde yankılanmaya devam eder. "Çoğunlukla Bazen" de işte böyle bir oyun. Zihinsel sağlık, bireysel özgürlük ve aile dinamikleri üzerine kurulu bu hikâye, seyirciyi yalnızca izleyici olmaktan çıkarıp bir kararın, bir çatışmanın tam ortasına bırakıyor. Sahne tasarımı minimal ama etkili kullanılmış. Dream A Little Dream Of Me sahnesi ise gülümseten detaylardan biriydi. Ancak bazı sahnelerde temponun düştüğünü ve hikâyenin ritminin biraz sekteye uğradığını hissettim. Lakin yeni bir oyun. Zamanla akış daha dinamik hale gelecektir mutlaka. Onun dışında gözlemlediğim, oyun, zihinsel sağlık konusunu ele alırken ne didaktikleşiyor ne de duygusal manipülasyona başvuruyor. Bu dengeyi kurabilen oyunların sayısı ne yazık ki azdır. Başta Selen Uçer’in performansı olmak üzere bütün oyuncular harikaydı. Başarılı bir oyun olmuş. Tebrikler!
"Bir kadın kaç kere ölür?"
Bu akşam Moda sahnesinde izledim. Canım Nazan Kesal, Furuğ'un hayata karşı olan tüm yaralarını iliklerimize kadar geçirdi.
Furuğ'un sanatsal mirasını ve yaşamını sahneye taşıması gerçekten de çok özel bir şey... Nazan Kesal’ın etkileyici performansıyla hayat bulan, Şebnem İşigüzel’in kaleminden çıkan ve Berfin Zenderlioğlu’nun yönetmenliğini üstlendiği "Yaralarım Aşktandır" mükemmel bir kadın işi. Oyunda, Nazan Kesal’ın muazzam oyunculuğu sayesinde Furuğ’un dünyasına derin bir empati geliştirmek mümkün oluyor. Nazan Kesal, sahnede Furuğ’un sancılı hayatını, kadın olmanın zorluklarını, aşkı, acıyı ve özgürlüğü arayışını büyük bir duyarlılıkla yansıtıyor. Şebnem İşigüzel’in kaleminden çıkan metin, Furuğ’un hayatına dair sadece biyografik bir anlatıdan öte, onun içsel çalkantılarını, isyanlarını ve tutkusunu yansıtıyor. Şebnem İşigüzel, Furuğ Ferruhzad’ın şiirsel dilini oyuna ustaca yedirmiş. Berfin Zenderlioğlu’nun yönetmenliği ise oyunun ruhunu sahneye başarılı bir şekilde yansıtan bir diğer önemli unsur. Zenderlioğlu, minimal ama etkileyici bir sahne tasarımıyla, Furuğ’un hayatındaki sancıları ve gelgitleri gözler önüne seriyor. Yönetmen, oyuncunun performansını ve metnin derinliğini, yalın ama vurucu sahne geçişleriyle destekliyor. Bu sade ama etkileyici yönetim anlayışı, oyunun atmosferini güçlendiriyor ve izleyicinin dikkatini tam anlamıyla sahnede tutmayı başarıyor. "Yaralarım Aşktandır," sadece Furuğ Ferruhzad’ın hayatını anlatmakla kalmıyor; aynı zamanda kadın olmanın, sanatçı olmanın ve birey olarak var olmanın sancılarını da derinlemesine işliyor. Oyunu izlerken, Ferruhzad’ın içsel yaralarını hissediyor, onun aşka, özgürlüğe ve sanata olan tutkusunu paylaşıyorsunuz. Bu oyunu sadece izlenmesi gereken bir tiyatro eseri değil, aynı zamanda insanın içinde burukluk bırakan unutulmaz bir deneyim...
Tekrar seyredeceğim :)
Oyunda biraz daha hareket olmalıydı bence. Ama zamanla oyun oturdukça düzeleceğine inanıyorum. Onun dışında Merve hanım çok hoştu.
"Biraz hayal edin canım, özel tiyatro yapıyoruz burada, tek kişilik oyun oynuyorum. Rüzgarımız bile var..."
Repliği ince bir detaydı. Oyun şahaneydi. Sumru Yavrucuk'un performansına değinmeme bile gerek yok, zaten hepimizin bildiği üzere, dillere destan. Ama gitar çalıp şarkı söyleyen hanımefendi "Selmin Artemiz" de bir harikaydı. Oyun sırasında büyük bir dikkatle, kilitlenerek, kadife gibi olan ses tellerinin arasından süzülen şarkıları dinledim. Ve "Ne ses var be kadında!!!" diye içimden geçirmeden de edemedim. Diyaframınıza sağlık Selmin hanım :))) Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Alkışlarınız hiç susmasın.
Çoğunlukla Bazen / H6 Act