İstanbul Şehir Tiyatroları'nın artık üçüncü yılına girmiş oyunu.
Maalesef oyuna gitmeden önce metni edinip okuyamadım bu yüzden özellikle oyunun son sahnesinin bende uyandırdıkları kitabı okusaydım nasıl olurdu diye düşünmeden edemiyorum.
Yiğit Sertdemir son derece üretken bir isim, bu oyunun da anafikrini, anlatmak istediklerini beğendiğimi söylemeliyim.
Pelin Hanım ve Tankut Bey'in uyumları çok çok iyiydi, her ikisi de ne zaman diğerine sahneyi bırakacak ne zaman beraber devam edecekler otomatikleşme derecesinde başarılıydılar.
Oyundaki ışık kullanımı çok başarılıydı.
Müzikler de konu geçişleriyle çok uyumlu ve güzeldi.
Fırsat bulabilirseniz oyuna gitmenizi tavsiye ederim, herkese hitap etmeyecek bir konu olduğu da kesin.
Son söz, oyunu beğenmedikleri halde salonda kalıp oyunu izlemeye çalışanları bir şekilde rahatsız edenlere, lütfen, kimseyi, özellikle de oyuncuları rahatsız etmeden oyundan çıkın ki kalanlar rahat bir şekilde oyunu izleyebilsin.
Atlas Tiyatro ekibinden izlediğim ilk oyun oldu Dublörün Dilemması.
Kitabın tiyatroya uyarlamanın çok da kolay olmadığını düşünüyorum, bu nedenle ekibi tebrik etmek isterim. Zira Murat Menteş'in yoğunluklu mizahi üslubu kitaplarını okurken dahi sizi olumlu anlamda zorlayabilir.
Oyunun Baba Sahne'deki gösterimine bilet aldıktan sonra kitabı okudum ve oyunu izledim. Metni henüz okumanın verdiği duyguyla beklentimi biraz fazla tutmuş olabilirim. Ancak kabul etmek gerekir ki kitabın ana fikrini de oluşturan aynı anda birden fazla yerde olma konusu tiyatroda işlemek için gayet zor, Atlas Tiyatro bunu kitaptaki ile uyumlu şekilde maske kullanımıyla kotarmaya çalışmış ancak özellikle Nuh Tufan karakterinin çok sık giydiği Ferruh Ferman maskesi sanırım Ediz Akşehir'in yüzüne tam oturmadığından sesi oldukça boğuk hatta zaman zaman anlaşılmaz çıkıyordu. Ayrıca Nuh Tufan karakterinin kitapta da sıkça belirtildiği üzere albinoluğu daha anlaşılır olmalıydı diye düşünüyorum.
Tekin Bey, benim kitabı okurken hayal ettiğim İbrahim Kurban karakterinden farklı bir portre ortaya çıkardı, aynı şeyi Rıza Silahlıpoda karakteri için de söyleyebilirim.
Abdurrahman Merallı'yı ilk olarak Acaibü'l Temaşa'da izlemiştim, orada da dikkat çeken performanslardan birini sergilemişti, bu oyunda da fiziksel sahneleri ve iki çok farklı karakter olan Baretta ve Habib Hobo'yu çok başarılı canlandırıyor.
Kekeme bebek bezi kralı rolündeki Çetin Kaya'yı da beğendiğimi söylemeliyim.
Deniz Işın da ekibin kalanıyla gayet uyumluydu, O da dört farklı rolü oynadı, özellikle Taliha karakteri oyunda biraz daha fazla yer alabilirdi.
Müzikler oyunun ilerleyişiyle gayet uyumluydu.
Dekor her ne kadar kullanışlı olsa da oyuncuların düz duracakları ufak da bir alan olsa iyi olurdu sanki.
Oyun öncesi koltuklara bırakılan kartvizitler güzel düşünülmüş bir ayrıntıydı.
Özetle oyunda kitaptaki o absürd mizah havasını almayı daha çok beklerdim, özellikle Nuh Tufan karakteri daha derin işlenip, İbrahim Kurban ile arkadaşlıkları birkaç vurucu cümleyle daha iyi vurgulanabilirdi.
Bununla birlikte oyuna gitmenizi tavsiye ederim, umarım alkış ve gişeleri bol olur!
Öldün, Duydun mu? / İstanbul Şehir Tiyatroları