“İlk bakışta” sadece bir izlenim midir, yoksa gerçeğin ta kendisi mi?
Olcay Yusufoğlu’nun sahneye taşıdığı Prima Facie oyununu izledikten sonra bu sorunun cevabını sahnede değil, yüreğimde aradım.
Genelde uyarlama oyunlar beni çok kolay yakalayamaz ama bu eser, istisnalar arasında parlıyor. Suzie Miller’ın uluslararası alanda büyük ses getirmiş ve birçok ödüle layık görülmüş metni, Türkiye’de Olcay Yusufoğlu’nun olağanüstü performansıyla adeta yeniden doğmuş.
Prima Facie, hukukta kullanılan bir terim:
“İlk bakışta, görünüşe göre, araştırma yapılmadan önceki haliyle…”
Hukuki bir vakada sadece prima facie deliller varsa, gerçek ispat yapılmadıkça dava düşer.
Ama bu oyun, ilk bakışta değil; tüm hücrelerinizle hissettiğiniz, sonuna dek sorguladığınız bir deneyim sunuyor.
Olcay Yusufoğlu’nun sahnedeki varlığı, kelimenin tam anlamıyla hipnotize edici.
Gözlerinin içi dolu dolu, seyirciyle birebir bağ kurarak
duygudan duyguya, rolden role, kişiden kişiye geçiyor.
Oynadığı karakterin içsel dönüşümünü öylesine sahici yansıtıyor ki, sanki onunla birlikte soluk alıyor, onunla birlikte başkalaşıyorsunuz.
Etikle ahlakın, yasa ile adaletin, birey ile sistemin iç içe geçtiği noktada, bir kadın avukatın içsel mücadelesi öyle güçlü bir dille aktarılıyor ki, sahne adeta gerçeğin aynasına dönüşüyor.
Bu deneyimi bana yaşatan yalnızca oyun değil, aynı zamanda mekandı da:
Eksi On Altı Sahne, harika bir ev sahipliği yapıyor.
Suzie Miller’ın geçmişte Avustralya’dan İngiltere’ye uzanan başarı hikâyesi, şimdi Türkiye’de de yankı bulmuş durumda.
Ve Olcay Yusufoğlu…
İnanıyorum ki, çok yakın bir gelecekte adını yurt dışında büyük ödüllerle duyacağımız, bizi uluslararası arenada gururlandıracak bir oyuncu olacak.
Henüz izlemeyenlere son oyunları kaçırmadan gitmelerini samimiyetimle tavsiye ederim.
Bu sadece bir tiyatro oyunu değil, bir iç hesaplaşma, bir sorgulama, bir farkındalık.
İyi ki denk geldim, iyi ki izledim.
Prima Facie / İlk Bakışta / Eksi On Altı Kolektif