Oyuncular bireysel olarak yetenekli ve oyun da temel olarak bunun üzerinde yükseliyor. Örneğin Ergül beyin oyunun hakkını veren performansı göz dolduruyor. Sıska da yeteneği ile seyircide ciddi bir beklenti oluşturmasının ardından son sahnede hiç bir varlık göstermiyor. Sanırım tek bir sözü bile yok. Aşırı sempatikliği, seyircide yer yer “Naime taklidi mi acaba?” şüphesiyle dikkat dağıtıyor. Yargılanan erkek oyuncuda gereksiz bir takla atma bölümü mevcutken sair hususlarda potansiyelini sergilemiyor. Diğer kadın oyuncular da mimikleri ile göze çarpıyor. Tekrar gidilir mi? Evet.
Bir hanımefendiye gönül vermiş türlü türlü erkeğin bölüm bölüm aşkını ilan etmesiyle yer yer renklenen yer yer kısmen klişeleşen bir oyun. “Deli Aşkları’” söylemine rağmen oyun içinde daha çok nasılsa “Yaman Şerbet” söylemi ve başından istemediklerini defetmesi işleniyor. Arap ve Makedon olmasa oyun daha renkli kalabilirmiş.
Dekor, enerji, danslar, kareografi, oyunculuk, at kızlar, seyircinin içine girince yayılan sabun kokusu bile…Tek kelime işe muhteşem. Oyun sizi erkenden yakalayıp içine alıyor ve çıkmanız mümkün değil. O 3 saat nasıl bitiyor şaşıp kalıyor insan. Sadece ve sadece, İstanbul Efendisi Mehmet beyin aşırı özgüvenli ve rahat tavır/diyalogları oyunun 3 saatin her saniyesi süren disipliniyle çelişip sırıtıyor. En kısa zamanda Engin Alan beyefendinin oynadığı halini görmek için gidebilmeyi çok isterim.
Cui Bono? / Poros Art Tiyatro