-
Bir hanımefendiye gönül vermiş türlü türlü erkeğin bölüm bölüm aşkını ilan etmesiyle yer yer renklenen yer yer kısmen klişeleşen bir oyun. “Deli Aşkları’” söylemine rağmen oyun içinde daha çok nasılsa “Yaman Şerbet” söylemi ve başından istemediklerini defetmesi işleniyor. Arap ve Makedon olmasa oyun daha renkli kalabilirmiş.
-
Dekor, enerji, danslar, kareografi, oyunculuk, at kızlar, seyircinin içine girince yayılan sabun kokusu bile…Tek kelime işe muhteşem. Oyun sizi erkenden yakalayıp içine alıyor ve çıkmanız mümkün değil. O 3 saat nasıl bitiyor şaşıp kalıyor insan. Sadece ve sadece, İstanbul Efendisi Mehmet beyin aşırı özgüvenli ve rahat tavır/diyalogları oyunun 3 saatin her saniyesi süren disipliniyle çelişip sırıtıyor. En kısa zamanda Engin Alan beyefendinin oynadığı halini görmek için gidebilmeyi çok isterim.
-
-
Anlatıcı, tüm oyun boyunca, inanılmaz sıkıcı ton ve tarzını sürdürmeyi başardı. Sahneden vazgeçip, oyunun ismi nedeniyle tamamen dolan salonda sıkılmışlığın tiyatrosunu izledim. Sadece Maria Puder rolündeki hanımefendi, bir nebze ses tonlamasıyla ara ara dikkatimi çekti ve sahneye dikkatimi verebildim. Kapanışta anlatıcı, tiyatroya sahip çıkmaktan, yollarda öldüklerinden dem vurdu iyi ama önce ortaya esaslı bir oyun ve bununla orantılı ücretler koyun, düşe kalka bulur sizi seyirci bu kez.
-
Öncelikle romana, şaire saygımdan ötürü dedim ki "255 lira falan ama Sabahattin Ali bu".Demez olaydım.Hele ki bakın bu ekonomi de yaşamaya çalışan bir öğrenci olarak, benim yıllar boyu izlediğim en rezil oyundu.Gercekten bunu çok içtenlikle yazıyorum.Rezillikti tamamen,ışıklar sesler dekor, oyunculuk deseniz sadece madonna'yi oynayan kadın bir iki ton değiştirmesi dışında hiç çalışılmamisti.Gerçekten utanilicak bir iş olmuş.Olmamis.(Birde Türk tiyatrosunda anlatıcı işine giricekseniz eğer biraz daha dram kumpanyalarını okuyun ,en azından yol gösterici olur.)
Şerbet Hanım'ın Deli Aşkları / İzmir Devlet Tiyatrosu