Deneyiminizi arttırmak için sitemizde çerezleri kullanıyoruz. Devam ederek Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmektesiniz. Detaylı bilgi için tıklayınız.TAMAM
Herkesin en iyi bildiği işi yaptığı ve ilmek ilmek çalıştığı bir oyunun seyircisi olmak ne büyük şans. Bugünlerde pek denk gelmiyor çünkü. Çehov'un Martı oyunundan Ümit Erlim ve Başak Kıvılcım tarafından uyarlanan metin resmen dramaturji dersi, metin analizi niteliğinde. Oyunu izlemeden Martı'yı okuyup gidin. Oyundan sonra özellikle Martı'yı bir daha okuyun. Benim ilk fırsatta yapacağım o olacak. Çünkü oyunun yıllardır süren klasik sahneleme biçimi dışına çıkılarak anlatılmasının bir sebebi var. Klasiklerin modernize edilerek sahneye uyarlanması ülkemizde henüz çok sık başarılabilen bir şey değil. 90'lar 00'ler müzikleri koyup kostüm değiştirmeyi modernize etmek sanan bir güruhun arasında böyle bir oyuna denk gelince oh diyorsunuz. Oyun Treplev'in gözünden yaşanılan hikayeyi seyirci ile etkileşime geçilen monologlar halinde anlatıyor. Arkadina, Trigorin ve Nina'nın da iç dünyasına götürüyor bizi an an. Yani metni sahne ve olay akışından alıp karakterlerin iç monologlarıyla hikayeyi anlatan bir yere çekmişler. Temsilleri sona ermeden denk getirip gitmenizi öneririm.
Hoşuma gitmeyen tek uygulama girişte bileğimize gece kulübüne giriyormuşuz gibi damga basmalarıyla :) Mürekkep hızlı kurumadı dağıldı, giydiğim kıyafet beyazdı bulaştı, dahası iki gün uğraşmama rağmen lekesi hala tam çıkmadı. Katlar arası inip çıkarken kimse bileğimize bakmadı buna ne gerek vardı gerçekten anlam veremedim.
Treplev / Decollage Art Space