Metin, gerek toplumsal gerek evrensel anlamda hâlimizi o kadar güzel özetliyor ki... Oyuncuların uyumu ve becerileri ile yönetmenin oluşturduğu oyun dünyası bir araya gelmiş, metin etkileyici bir şekilde seyirciye ulaşmış. Oyuncuların rollerini oynarken metnin anlattıklarına karşı olan düşüncelerini dahi anlayabiliyorsunuz.
İnsan oyunu izleyip eğlenirken bir yandan da düşünmeden edemiyor. Nasıl, neden susuyoruz? Yaşatılanları, kendi çıkarları için yaptıkları bunca şeyi normalleştirerek oyundaki halktan ne farkımız kalıyor?
Oyun bana bu soruları; kendimle ve gerçeklerle yüzleşmeyi, sessiz kalarak utanç içinde yaşamaktan başka bir şeye mâhkum olmayacağımız düşüncelerini bıraktı.
Herkesin eline sağlık. Delikanlı'nın ne dediğini herkesin dinleyeceği, duyacağı günlerin umuduyla.
Sermet Çağan'ın Beckett ve Ionesco izleri taşıyan bu oyunu gerçeküstü diyaloglar ve durumlarla izleyiciyi hem güldürüp hem düşündürüyor. Yazar ayak ve bacak üretimini politik alegori türündeki metninde insanları iş gücü olarak gören sistemin bir metaforu olarak kullanmış.
1963'de yazılan metin Muhammet Uzuner'in rejisiyle akıcı, yormayan, en klişe tabirle güldürürken düşündüren 65 dakikalık tadı damakta kalan bir seyir yerine dönüşüyor. Bu oyunu bir kaç ay önce Şehir Tiyatrolarında 2 perde olarak izlemiştim. Metnin kıymeti eksilmeden, seyirci bunaltılmadan 65 dakikada nasıl oynanır sorusunun somut yanıtıdır Cihangir Atölye Sahnesi'nin Ayak Bacak Fabrikası.
Bu sektörde bir 3 ünlü isim yan yana gelince ne oynasalar bin liradan aşağı bileti satılmayan oyunlar vardır bir de CAS oyunları :)
İki Efendinin Uşağı-Alaturka / Cihangir Atölye Sahnesi