Bir kadın, zihninin kıvrımları üzerinde sendeliyor. Parçalanmaya yüz tutmuş hafızasına tutunma çabasında. Dünyayla arasında duran yumruğa kaptırmış kendini, onun hükümranlığına salmış bedenini. Sadece bir yumruk, bir bedeni, bir kişiliği olmayan. Faşizmin yargılayan, dışlayan, tahakküm kuran gözünden bile yoksun. Bedeninde gezinen, zihnini kemiren virüsün sorgusuna yakalanmış. Hatırlamaya çalışıyor insanlığın yitirildiği acıları. Tren garında ellerinden bebekleri alınmış anneleri. Kızıyla denize yürüyen adamı, denizde sürüklenen bavullarını. Kamplarda tutulan çamaşır listelerini, hikayesini bitirip kendini boşluğa bırakan kalemleri. Sürekli birilerine giden polis sirenlerini, onların sahipliğine duyduğu açlığı. Son gücüyle tutunuyor hayatını saran urgana. Savaşıyor. Bomboş bir stadyumun yarattığı hiçliğe düşmemek için. Günler süren yağmurun yarattığı bataklıkta boğulup da tanrının yanına gömülmemek için. Mavi ay üstüne vurduğunda yıldızları son bir defa görebilmek için. Dünyaları yutan sessizlikte buluyor amacını. Gerçekten ciddi olanlar dışındaki düşünceleri salmalı rüzgarın ıslığına. Kazananların kazanmasına izin vermemeli, ve onların sağdıçlarının. Bir daha başlamasına izin vermemeli zulmlerin. Ve bitirmeli onları, tekrar, tekrar, tekrar. Küller küllere, tozlar tozlara karışıncaya değin.
Küller Küllere / Müphem Tiyatro