Öncelikle oyuna aklımda bazı soru işaretleri ve şüphelerle gitmiştim. Devlet Ana gibi tarihsel ve kültürel açıdan zengin bir eserin ne ölçüde özgün kalacağını merak ediyordum. Özellikle Şamanistik öğeler, Ahilik ve Türk-İslam Anadolu sentezi gibi unsurların sansürlenmesi ya da geri plana atılması ihtimali endişe vericiydi. Bunun yanında, romanda sıkça vurgulanan Türk geleneğinde kadının yeri meselesinin sahnede ne ölçüde korunacağı da önemli bir soruydu. Devlet Ana, yalnızca bir karakter değil, aynı zamanda toplumun adalet, merhamet ve dirayet sembolü olarak anlatılır. Kadının sosyal yapıda belirleyici bir figür olduğu gerçeği, eserin temel mesajlarından biridir.
Son yıllarda tarih anlatılarının giderek Arap kültürüne yaslanarak yeniden yorumlanması ve bu sürecin Osmanlı’nın kuruluş dönemi gibi zengin bir kültürel mirası da homojenleştirme riski taşıması göz önüne alındığında, oyunun bu noktada nasıl bir duruş sergileyeceği benim için merak konusuydu. Ancak oyun, bu unsurları büyük ölçüde koruyarak, romanın temel ruhuna sadık kalmaya çalışmış. Devlet Ana’nın yalnızca bir Osmanlı kuruluş destanı olarak değil, Anadolu’nun çokkültürlü yapısını ve Türk geleneğinin kendine özgü unsurlarını da yansıtan bir eser olduğunu hatırlatması açısından önemli bir uyarlama olmuş.
Devlet Ana / Ankara Devlet Tiyatrosu