Buraya yazmak için geç kaldım. Gittiğimden bu yana da epey oldu aslında. Ama şimdi dönüp tekrar baktığımda halen gidebilmeyi, tekrar izleyebilmeyi çok isterdim… Başlarda çok eğlensem ve gülsem de (neresi olduğunu söylemeyeceğim) bir kısımda adeta tolat atan bir gerçeklik ve tirad beni etkisi altına aldı. Çok güzel yazılmış ve bu yazıya bir o kadar da değer katan oyunculuklarla, dekorla, ışıkla desteklenen harika bir deneyimdi benim için…
Sanırım hislerimi tarif etmem pek mümkün olmayacak. Ama gene de deneyeceğim. İzlemeden önce: alelacele adımlarla girdiğim bu sahneden bu denli sarsılarak çıkacağımı asla bilemezdim. Sahnede adeta bir şey izlemedim, orada yaşadım. Hem de bu yaşantı, toplumun karanlık tarafından sahiplendi beni. Gördüğüm ve yaşadığım bu deneyim bu zamana kadar asla fark edemediğim bir olgu idi. Belki tıpkı anlatılan şeyler gibi toplumun bir öğretisi idi, belki de gerçekten de bizim de bu karanlığa namzet bir yanımız vardı. İzlerken -ve yaşarken- pek çok duyguyu aynı anda hissettim. Yeri geldi güldüm, yeri geldi kaygılar içinde kıvranan bir ruhun ıstırabını tüm bedenimde hissettim. Ve sonunda da hem duruma, hem kişilere, hem de kendime ağlayarak eşlik ettim. Tıpkı salondaki ve sahnedeki herkes gibi. Kelimelerle tarifi imkansız bir şeydi bu. Gelip görülmeden ve hissedilmeden mümkünü olmayacak bir tarif…
Gerçekten de “hayatın” içinden 3 ayrı insan ve olunası en garip yerlerden biri bu üç insanın aynı anda orada bulanabilmesi için. İzlerken çok eğlendim, eğlenirken de bireylerin ve yaşantılarının özelinde oyunculukların mükemmelliğinine hayran kaldım
Kim Ki Bu Şahika? / Tiyatro Oyun Kutusu