Bazı oyunlar izlenmez, yaşanır.
Bu da onlardan biriydi.
Bir annenin yokluğuyla boğazda düğümlenen sessizlik, bir şarkının içine saklanan yas, kelimelerle ifade edilemeyen bir travma… Ramon’un sesi titredikçe benim de içim titredi. Amelia’nın sertliği çatladıkça, aslında hepimizin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gördüm.
Bu oyun; kaybı dramatize etmiyor, onunla yüzleşmeye zorluyor. Terör saldırısının yarattığı kolektif yara, kişisel yasla öyle incelikli bir yerden kesişiyor ki, sahnede iki karakter değil, hepimiz vardık. Bir şarkı üzerinden soyunan sadece sesler değil; kimlikler, savunmalar, bastırılmış acılar…
Gözyaşlarım sahneye değil, kendime aktı.
Çünkü bazı hikâyeler başkasını anlatırken seni yakalar.
Çok etkileyiciydi.
Çok gerçekti.
Ve evet… ağladım.
Kırlangıç / Oyun Atölyesi