Bir avazda üç kadın, hem güldürdü hem düşündürdü.
Acının, kandırılmanın, yalnız bırakılmanın bu kadar komik anlatılabilmesi… İşte tam da bu yüzden etkileyiciydi.
Komedinin arkasına gizlenmiş koca bir gerçeklik vardı: Kadın olmanın yükü, beklentisi, sessizliği…
Oyuncuların performansı, metnin zekice yazılmış yapısı ve seyirciyle kurulan güçlü bağ sayesinde bir an bile kopmadım oyundan.
Hem içim acıdı, hem kahkaha attım.
Bu çelişkiyi yaşatmak kolay değildir, ama bu oyun bunu başarmış.
Bir yandan gülerken bir yandan “Bu hikâyeler neden bu kadar tanıdık?” diye düşünmeden edemiyor insan.
Üç kadın ama aslında binlercesi…
İyi ki izledim. Herkese de tavsiye ederim; çünkü bazı gerçekleri gülerek anlamak, bazen daha da derinden sarsıyor insanı.
Kübra'nın hikâyesi öyle tanıdık, öyle içimize dokunan bir yerden başlıyor ki... Daha ilk cümlede kalbimi avucuna aldı. Büyücülük, gözbağcılık, dışlanmışlık... Ama en çok da hayatta bir yere ait olamamanın yükü... Oyuncunun enerjisi, seyirciyle kurduğu bağ, anlatımın samimiyeti ve akıcılığıyla birleşince sahne adeta nefes aldı. Yer yer gülümsedim, yer yer boğazım düğümlendi. 5 kilometrelik hayatlara sığmayan hayaller, acılar ve unutulmak istenen anılar... Ve o son numara! Sadece bir oyun değil, bir iç döküş, bir arayış, bir direniş izledik aslında.
Gözbağcılık bahaneydi belki ama sahnede duran Kübra, hayatın tüm ağırlığını sırtlanmış bir cesaretti. Çok etkileyici, çok gerçek, çok içten…
Kesinlikle izlenmeli
Küvetteki Gelinler / Tatbikat Sahnesi