Oyunu 17 Kasım günü Zorlu PSM de prömiyerinde izledik.
Bazen bazı oyunlar vardır. Delilik ile dahilik arası ince çizgide kalır ve karar veremezsin hangisiydi bu izlediğim diye. Bu oyunda bu kararsızlığa kapılmadığımı itiraf etmeliyim. Delilik, delilik ve yine delilik der, tek geçerim.
Bana göre: prodüksiyon çok güzel, teknolojiden faydalanma fevkalade, müzikler şahane, dekor çok işlevsel ve yerinde. Amaaa.. Sanırım bundan sonra ama silsilem başlıyor hayırlısıyla. Ama oyuncular sanki ezber provasında, oyunu akıtıyor gibiydiler, hiç ruhları bana geçmedi. Ama Amadeus’taki Mozart olmuş sana Richard, kopyala yapıştır. Ama konu bütünlüğü sıfır, gerceğin içinde hayal, hayalin içinde gerçek...geçmişin içinde gelecek. Ama Yalın Alpay olsam belki daha iyi anlardım da ben sade vatandaşım, kapasitem sınırlı. İnanın hiç yakalayamadım. Ama ışıklar bi tuhaftı, bazen karanlık bazen fazla ışıklı. Evet ve de maalesef çok “ama” vardı.
Bir yerinde; spoiler olacak ama kusuruma bakmayın, tiyatroyu bir kaçışa benzetiyordu bir karakter. Gerçek hayattan kaçışa. Bir nevi sığınma. "Hmm" dedim enteresan. Sonra bir kaç yerde de "hangi Richard?" diyorlardı, "gerçekle oyun karıştı". "Yaaa.." oldum söylemlerindeki anın güzelliğine tutundum ve yine tatlı bir muhabbet vardı, zamanın içiçe geçmişliğinden bahsedip, göreceliliğini anlatan. Var böyle ufak nüanslar yakaladığım, hakkını/hakkımı yemeyeyim ama çok az. Anlamak için daha iyisini yapabilir miydim bilmiyorum. Biraz bana da fazlacana rol düşüyordu çaba anlamında. Bunu, layıkıyla yaptım mı emin değilim. Oyun bittiğinde yoruldum ama, ciddi ciddi yoruldum düşünmekten, bi onu biliyorum. Bu arada 2,5 saati aşan bir oyun ve çok yoğun bir emek var belli. Böyle yazdığım için de üzülüyorum bir yandan.
Velhasılkelam oyun bana konuşmadı. Ben ona yanıyorum.
Oyunu 17 Kasım günü Zorlu PSM de prömiyerinde izledik.
Bazen bazı oyunlar vardır. Delilik ile dahilik arası ince çizgide kalır ve karar veremezsin hangisiydi bu izlediğim diye. Bu oyunda bu kararsızlığa kapılmadığımı itiraf etmeliyim. Delilik, delilik ve yine delilik der, tek geçerim.
Bana göre: prodüksiyon çok güzel, teknolojiden faydalanma fevkalade, müzikler şahane, dekor çok işlevsel ve yerinde. Amaaa.. Sanırım bundan sonra ama silsilem başlıyor hayırlısıyla. Ama oyuncular sanki ezber provasında, oyunu akıtıyor gibiydiler, hiç ruhları bana geçmedi. Ama Amadeus’taki Mozart olmuş sana Richard, kopyala yapıştır. Ama konu bütünlüğü sıfır, gerceğin içinde hayal, hayalin içinde gerçek...geçmişin içinde gelecek. Ama Yalın Alpay olsam belki daha iyi anlardım da ben sade vatandaşım, kapasitem sınırlı. İnanın hiç yakalayamadım. Ama ışıklar bi tuhaftı, bazen karanlık bazen fazla ışıklı. Evet ve de maalesef çok “ama” vardı.
Bir yerinde; spoiler olacak ama kusuruma bakmayın, tiyatroyu bir kaçışa benzetiyordu bir karakter. Gerçek hayattan kaçışa. Bir nevi sığınma. "Hmm" dedim enteresan. Sonra bir kaç yerde de "hangi Richard?" diyorlardı, "gerçekle oyun karıştı". "Yaaa.." oldum söylemlerindeki anın güzelliğine tutundum ve yine tatlı bir muhabbet vardı, zamanın içiçe geçmişliğinden bahsedip, göreceliliğini anlatan. Var böyle ufak nüanslar yakaladığım, hakkını/hakkımı yemeyeyim ama çok az. Anlamak için daha iyisini yapabilir miydim bilmiyorum. Biraz bana da fazlacana rol düşüyordu çaba anlamında. Bunu, layıkıyla yaptım mı emin değilim. Oyun bittiğinde yoruldum ama, ciddi ciddi yoruldum düşünmekten, bi onu biliyorum. Bu arada 2,5 saati aşan bir oyun ve çok yoğun bir emek var belli. Böyle yazdığım için de üzülüyorum bir yandan.
Velhasılkelam oyun bana konuşmadı. Ben ona yanıyorum.
Aşık Shakespeare / Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu