Çok güzel oyun, umarım önümüzdeki sezonlarda da devam eder ve izlemeyen kalmaz. Apartman Sahne ve ekibinin oyunları mutlaka izlenmeli.
Bir odanin icerisine bu kadar guzel bir hikaye sigdirmak, boylesine guzel doldurmak o hikayeyi. Muhtesem.
Oyunu 8 Ekim günü Apartman Sahne'de izledik. Oyunla ilgili hislerim oldukça karışık, bu yüzden de notlayamıyorum. Kendi skalamda nereye oturtacağıma emin olamadım sanıyorum. Konusunu özetleyeyim kısaca: 90'lı yıllarda, 16'larında olan, ve yazar olmak isteyen tatlış bir kızın, yalnızlığına ve hayatın akışında başına gelenlere şahit oluyoruz aslında. Ailesi yerine geçen çevresi ona bu yalnızlığında arkadaş oluyor. Kızımız Azra'nın gözünden izlersek eğer oyunu, oyun oldukça naif, gülümseterek izletiyor, sahne arası geçişler çok çok şeker, danslar, referanslar, koreografiler, müzikler zaten 90'lara ışınlıyor hepimizi. Evet, ortada kesinlikle bizi zaman tüneline sokan bir ruh var. Hemen yanı başımızda, iki adım ötemiz, 90'lar kokuyor, 90'lar şakıyor, cıvıl cıvıl. Ve duygu olarak da müthiş bir çocuk enerjisi tüm hikaye boyunca. Aslında bu "çocuk enerjisi" benim şu yaşım itibariyle, hayatımda "keşke olsa" dediğim bir şey, bu açıdan kendilerini takdir ediyorum. Harika bir "damar" yakalamışlar. O oyunsuluk, süper. Bu arada yine bir minik parantez açmak isterim; bu kadar küçük bir salonda, oyuncuya bu kadar yakın oyun izlemek, bir seyirci açısından "büyük lüks". Ben kendilerini bunca emeği, bu kadar tatlı ve karşılıksız bir çabayla sundukları için öncelikle yürekten kutluyorum. Cafe'sinden, sahnesine aşırı "welcoming" bir ortam var ve hemen parantezimi kapatıyorum. Nerede kalmıştık? Evet, naif ve çocuk enerjili (kesinlikle çocuksu değil) bir oyun. Ben kendimi Azra yerine koyarak oyunu izliyorum, hoş, güzel hayaller kuruyorum kendisiyle ve fakat, sonra Azra bir noktada hikayeden "fade out" ediyor ve hikayedeki yan karakterler de dallanıp budaklanıyor. İşte ben orada kopuyorum. Sonlara doğru hikayenin bu anlamda toparlanmasını biraz dağınık buldum. Çünkü Azra olarak kayboldum. Bu açıdan, finali bir çıt farklı olabilirdi kanaatindeyim.
Ben de bu arada aynen Azra gibi 90'larda teenage'tim, o yüzden kendimden çok parça buldum. Oynanan oyunlar, o yılbaşı gecesi kutlamaları vs. vs. Gerçekten çok şeker ve garip bir şey fark ettim tüm hikayeyi izleyince: acaba 90'larda yaşadıklarımız, bir miktar karton muydu? Bu düşünce, oyun bittikten sonra, kafamda dönüp durdu. Hani öykünürüz ya hep şarkılarla 90'lara, acaba o "olgunlaşmamış"lık mı bizi çeken yamacına? O tam "içine" girememe hali. "Bir bakıp çıkıcam" duygulara der gibi. O yüzeysellik, o bermuda şeytanı aşk üçgenleri, o televoleler.. Oyunda, ortada epey bir dram var, ama ağlama yok, yine epey bir aşk üçgenleri var, ama tam bir ihtiras yok, tüm hisler havada, "bir kuple" sunuluyor bizlere, o dönemi yansıtmak istercesine. Güzel bir fotoğraf karesi. Aynen hayallerimizdeki gibi. Herhalde bir önceki paragrafta bahsettiğim o "çocuk enerjisi", bu hisleri derinlemesine ele almamıza engel oluyor bir yandan da. Çünkü çocuklar da, derine dalmaktan hoşlanmazlar :) Velhasılkelam, bu karton his, bi' garip geldi. Gerçekten mi böyleydik, yoksa benim şimdi şimdi bunu çarpıtan zihnim mi, bilemedim. Yine de, gençliğime selam ettim sayelerinde. Teşekkür ederim.
Oyun gerçekten ilginç. Karakterler merak uyandırıcı. Konu insanı peşinden sürüklüyor. Müzikler ve kostümler bizi nostaljik hissettiriyor. Oyunculuklar ve reji kesinlikle çok iyi. Tabi bir kaç tane akıllıca yerleştirilmiş tiyatro kuramları ve eleştirileri var ama ben bu tarzı sevdim. Klasik oyunlara alışkın olanlar biraz garipseyebilir. Yine de mutlaka izlenmeli. Evet, Türkiye'de böyle güzel böyle özgün işler var, yapılıyor. Emeği geçen herkesi tebrik ederim. Kesinlikle tekrar izlemeyi düşünüyorum. Umarım daha uzun süre ve bol seyircili oyunları olur!
Eşyalı Kiralık / Apartman Sahne