Verdiğim paraya da ayırdığım zamana da üzüldüğüm bir oyun oldu.
Sahneye çıkalım, kendi aramızda bir şeyler yapalım, saçmalayalım, birkaç argo kelime kullandık mı seyirci zaten güler, araya bir "gay" karakter ekleyelim gülsünler, birkaç tane karakterin "yerli ve milliliğini" vurgulayalım, bir tanesini Doğulu yapalım, abartılı bir şive ile konuşsun millet gülsün ve üç beş tane de kör göze parmak şeklinde mesaj verdik mi tamamdır bu iş denmiş.
(Ayrıca kadınlara dair verilen mesajın da son derece yanlış bir şekilde verildiğini düşünüyorum, bunu da not düşmek isterim. Kaş yapayım derken göz çıkarmak bu olsa gerek)
Bir kere tiyatroda mikrofon kullanmak ne demek? Cızırtılar, mikrofonun azizliğine uğrayıp repliklerini duyuramayanlar, yüksek sesten ötürü boğuklaşan ve anlaşılamayan replikler...
Ortada bir emek var diye ilk perdenin sonunda çıkmadım; ama sonra gerçekten pişman oldum, bir buçuk saatimi heba etmeyebilirdim.
Nasıl yerinde bir yorum. Oyun bitene kadar bile dayanamadık. Recep İvedik vari ucuz espriler. Çok net anlaşılıyor ki sadece Ozan Güven oynadığı için kapalı gişe. Yazık oynayan oyuncuların gişe kaygısı ile bu kadar vasat bir oyun da yer alıyor olmalarına.
Ucuz espriler, vasat bir reji ve Günay Karacaoğlu dışında vasat oyunculuklar. Sezonun en zayıf oyunu izlediklerim arasında.
Ozan Güvenin ismi üzerine seyirciyi çeken ama beklenenin çok altında kalan bir oyun. Ozan Güven ise benim için hayal kırıklığı oldu. Eğer Günay Karacaoğlu olmasaydı oyun izlenmezdi bile. Bunun yanında dekor çok iyi ses ise kötüydü. Şunu bir kere daha gördüm sinema ayrı tiyatro ayrı herkes işini yapsın.
Don Kişot'um Ben / Baba Sahne