Şahika Tekand'ın kaleminden ve ustaca rejisinden gücüne aşık, onu kaybetme ihtimalinden bile korkan "hakim, yönetici" hikayesi. Tekand bunu ölümlülerin ve tanrıların kralı yüce Zeus üzerinden kurgulamayı tercih etmiş.
Zeus'un mutlak hakimiyeti ve kendini merkeze alan tutumu sahne üzerinde ortada, tam spotların altına denk gelen alana konumlandırılan sandalye ile betimlenmiş. Sandalyenin/tahtın tamir gerektiren durumunda bile oradan kalkamayan, sandalyeye/tahta minimal de olsa temas eden Zeus'un saplantılı bağlılığı ziyadesiyle ironik ve acıklı bir tablo sunmakta.
Bir diğer güzel ironi sosyal ayaklanma veya tanrıların iradesiyle gerçekleşen doğal afetlerin salona efekt ile verilmesi, her efektte irkilen Zeus ve bir parçası yıpranan Olimpos. Kabinedeki bakanlar gibi düşünebileceğimiz tanrılardan adalet tanrısı Themis'ten kurtarılan tek şeyin terazi oluşu da pek manidardı.
Tepeye ulaştırmaya görevli kılındığı kayanın tam tepeden düşmesi ve bu nafile çabayı her defasında tekrarlaması gibi, Zeus'un hizmetçisi olarak gördüğümüz Sisypha'nın oyundaki cezası Olimpos'un bitmek bilmeyen çöplerini toplamaktır. Kendi yaşamlarımıza ayna tutan bir güzel bir alegori.
Alan Kadıköy'ün büyük sahnesi, siyah perdelerle daraltılmış. Mutlak bir karanlık hakim. Sadece merkeze vuran iki spot, yeni bir günün başlangıcı gibi yavaş yavaş aydınlanıyor. Oyun sonunda biten günü yansıtırcasına yavaşça sönüyor. Kırmızı tulumu içinde bir Zeus, tahtını sembolize eden bir sandalye, elbise üstü önlüğü ile bir hizmetçi ve elinden ayırmadığı tekerlekli çöp bidonu. Oyun dekoru bundan ibaret. O kadar etkileyici bir sadelik hakim ki sahneye dikkatiniz iyice söze ve oyunculuklara odaklanıyor.
Sözü bol bir oyun ve Stüdyo Oyuncuları'nın alametifarikası saydığım bir hız hakim sözlere. Sözün ve hızın zirve yaptığı kısım oyunun finali; Sisypha rolündeki Arda Kurşunoğlu'nun müthiş tiradı. Buradaki performans sırasında sabitlenen gözlerim ve tuttuğum nefesimi oyun bitiminde farkettim.
Zeus/Nedim Zokoto'nun oyunculuğuna da ayrıca değinmek isterim. Bir sandalyeye adeta bağlı olarak, dar bir alanda bu kadar geniş oynayabilmek; tek bir merkezden salona yayılan, seyirciye hakim performası görülmeye değer.
Festivalin bize kazandırdığı az sayıdaki güzel oyundan biri oldu "Ölüyor mu ne?". Tek perde, yaklaşık 1 saat süren oyunun etkisini yaşamak, iyi bir oyun izlemek için sezonda mutlaka izleyin derim.
Ölüyor Mu Ne? / Studio Oyuncuları