oktay arayıcı'nın oyunu, yoksul insanların hayatta kalmak için neler yaptığını anlatıyor, onun kahramanları sadece hep bir sonraki adımı düşünen, yoksulluğunun asıl problemlerine inemeyen ve zaten ortak bir sistem tepkisi gösteremediği için yoksul kalan insanlar.
başkahramanlarımız anne ve kızı, biriken kiralar yüzünden çareyi evlenmekte bulur, alt katlarında bir delikanlı da onların kiracısıdır, çeşitli talipliler arasında bir tür 'evlenme programı' gibi bir seçmece yaparlar.
karadenizli müteahhit, genç kadınları seks işçiliğine zorlayan bitirim ve onun tuzağına düşmüş ilk karısı, ezik nüfus memuru, 'yanlış batılılaşmış' yaşlı bir adam vs.
nasıl? kulağa cıvıltılı gibi geliyor. ama bu oyunda asıl görülen, bizim çoktan yok olmuş çok kültürlülüğümüzdür. zafer algöz'ün yorumu, herhangi bir dikkat çekme ve yorum getirme zahmetine girmeyen ucuz bir eskileri yad etme nostaljisidir. oyunun karakterlerinin, oyundaki halleriyle artık içimizde olmadıkları muhakkaktır.
projeksiyona yansıtılan istanbul silüetleri, oyundaki silik durumları ve karakterleri daha da flulaştırıyor. trt arşivden bir bölüm izlermiş gibi izliyoruz bu oyunu veyahut eski bir yeşilçam filmini, mektuplardan evleneceği kadın ya da erkeği arayan, eline geçecek çok az bir para için sürekli nasıl kazıklayacağını düşünen, sevdiğine aşkını söyleyemeyen, 'tesadüfen' karşılaşılan, 'birden' oluveren durumlarla dolu bir oyun... halbuki geçim sıkıntısı hala can yakıcı bir gerçek ve o bu oyunun asıl derdi olarak, sadece kör göze parmak beylik bir kaç cümle ile geçiliyor. oyunu yapanların asıl dertleri sadece bir saygı duruşu gibi gözüküyor. para kazanmak için neleri göze alıyoruz, nelerden vazgeçiyoruz, bu 'özel' hayatlarımızda dahil olmak üzere bütün ilişkilerimizi nasıl biçimlendiriyor, yoksullar yoksulların kurdu haline nasıl dönüşüyor? odak kaçmış, çünkü özü değil, çizgileri, karakterleri yaratan koşullar değil, karakterlerin jestik taslakları tutulmuş.
tabi ki oyun sadece olumsuz öğelerle dolu değil. oyunun ikinci perdesinde, zilli sahneler başlar, zil çalıp kız ile evlenmek isteyen erkekler eve gelir, bu anlarda tempo yükselir, izlerken düşünmeden edemedim, eğer 'aslına sadık kalmak' gibi bir takıntı olmasaydı, sadece özünü korusaydılar ve yeni bir yorum getirseydiler, şu an izlediğimiz bu sahneden açılarak nasıl değişik bir yorum getirilebilirdi diye? bu kısımdan sonra oyunculardaki tutukluk ve yapaylık katan tutumlar da kısmi olarak değişti, bir rahatlama geldi. sahne yerinin epik alana dönüşümü seyirciler tarafından da hemen benimsendi, oyuna dahil olmaya başladılar.
sonuç olarak orta karar bir oyun.
son olarak da şarkıların çoğu anlaşılmıyor, bu teknik problem özel-devlet her yerde var, artık mesele bile etmiyorum yani. :)
Uzun bir aradan sonra İstanbul Devlet Tiyatrosunda böyle güzel bir müzikal görmek çok hoş. Başta Zafer Algöz olmak üzere tüm ekibin eline sağlık.
Bir oyunu başarılı kılan 2 önemli etken vardır. Birisi sahne tarafı diğeri ise oyunun mutfağı. Sadece bir taraf iyi ise kesinlikle çok başarılı bir oyun çıkmaz. Seyirci muhakkak bir şeyi beğenmez. Ama hem arka mutfak tarafı hem de sahnedeki oyuncular ustalardan oluşursa karşınıza hep çok iyi oyunlar çıkar. Aynen bu oyunda olduğu gibi !
Başta Yönetmen Zafer Algöz olmak üzere bütün tasarım ekibi ustalardan oluşmuş. Bir de üstüne üstlük Timur Selçuk'un o muhteşem şarkıları devreye girince oyun dört dörtlük olmuş. Bir Yeşilçam klasiğini andırır oyunda sık sık aklıma Kadir İnanır Türkan Şoray ikilisini o efsane filmleri geldi. Canlı Müzik ve solist arkadaşta süperdi. Oyundan 10 dakika önce sahneye çıkıp Türk Sanat Müziğinden örnekler sunmaları zaten oyunu 1-0 önde başlatıyor, seyirciyi inanılmaz havaya sokuyor. İyi düşünmüş yönetmen bu olayı !
Oyunculuklarda oyuncu seçimleri de usta işi ! Bence şu an Türk Tiyatrosunun en başarılı kadın oyuncusu olan Eylem Yıldız bu oyunda da yine muhteşemdi. Seyirciye bu kadar pozitif enerji veren başka bir kadın oyuncu görmedim uzun zamandır. Oyunun diğer yıldızı da Düzenbaz Refik Mayısoğlu karakterini canlandıran Uğur Keleş'ti. Kostümler dönemi çok güzel yansıtmış. Işık düzeni süper. Dekor ise Tekel sahnesine biraz dar kalmıştı.
Dekor demişken bir konuda yöneticileri uyarmak isterim. Bu tip müzikal ve dekor açısından kapsamlı oyunları küçük sahnelerde oynatmamak lazım. Kesinlikle büyük sahnelerde sergilenmeli. Hem oyuncular hem dekor tasarımcıları hem de bilet bulma şansı artan seyirciler bu işe çok sevinir, emin olun.
Bu muhteşem dönem oyununu herkese şiddetle tavsiye ediyorum. Bilet bulmanız çok güç. Umarım AKM'de üstü üste birkaç kez sahneye konur da birçok izleyici izleme şansı bulur.
Biraz nostalji yapmak ve çokça eğlenmek için ideal bir oyun.Oyunculuklar muazzam,hikaye yesilçam tadında,bize kalan da keyifle seyretmek oldu.
Bayramcan Boy, Bayramcan Boy profilini favorisine ekledi
3 yıl önce