Oyunu bu akşam Das Das'ta izledim. Konusu ilgi çekici fakat metin yer yer konuya haksızlık edecek irtibatsızlıklar barındırıyor. Toplumsal hafızaya koyduğu işaretler ve bu işaretleri vurgulama biçimi etkileyici. İstanbul'a dair kısım o kadar yüksekti ki baba hikayesi sönük ve zorla eklenmiş gibi bir his bıraktı. Sena'nın giriş çıkışlarını kesip atmak istedim izlerken, bu sahneler izleyici
için yorucu; oyunun ritmini düşüren cinsten. Oyunun sonu, metnin bütününden kopuktu. O sondaki duygu yoğunluğu için elinden geleni yaptı Bademci ama metindeki boşluk kapanmadı. Bademci'nin oyunculuğunu bugüne dek "şimdi ne yaptı acaba" diye heyecanla izleyen biri olarak bu oyunda hem reji, hem dekor, hem de metin açısından maalesef hevesim kursağımda kaldı.
Anlatıcılık, oyunun konusu, oyunculuk tamam ama metin ve reji hepsini aşağı çekiyor. Üzüldüm.
Seda Türkmen bir oyuncu olarak sahnede değildi de sanki bir duygu olarak bedenimde dolaştı izlerken, ışık ve ses kullanımı da o duygunun kalpten bedene pompalanma anları gibiydi. Tüm ekip, oyuncular ve yönetmeni tebrik ederim.
Oyun, hikayesi ve oyunculuklar anlamında sarsıcı, iz bırakacak cinsten ve adeta duvar delici. Türkmen'in oyunculuğu özelinde farklı, sürprizli ve dolu dolu.
Bir saniye olsun oyundan zihnen ayrılmak mümkün değil. Aldı, götürdü. Elinize sağlık, seyirciniz de alkışınız da bol olsun!
Sesler