Babam Gibi Bir Baba Olmayı Çok İsterdim... Birçok şeyi birçok şekilde söyleyebilirim bu oyun için. Öncelikle yönetmenin yazma dinamiğini ve oyuncu seçimini tebrik etmek isterim, böyle güzel bir reçeteyi yazarak böyle güzel bir oyun sahneye koyabilen kişi mutfakta da etten tatlı yapabilir pekâlâ. İlk oyunda, sandalyede bir demet nergis duruyordu, ikinci oyunda papatya ve tanıtım afişinde de pembe gerbera... Bütün bu buketler bir araya gelen oyuncuların da temsili gibi aslında. Aytaç Uşun başta olmak üzere diğer oyuncuları çok tebrik ediyorum. Stajını hastanede yapmış bir ruh sağlığı çalışanı olarak, bahçeye giderken yürüdüğüm koridorların birinden yürüyüp geçmiş gibiydim oyunun sonunda. Herhangi bir koridor, herhangi bir aile ama kendi dinamikleri içindeki çatışma farklı kılıyor onları. Oyunda anne kızın hastane önünde yüzleştiği bir bölüm var ki; izlerken istemsiz montuma sarılarak üşüdüğüm... Hastane önünde sevdiği kişiden haber bekleyen herkesin geçmişle yüzleşmesi, sahnede altı oyuncudan çok daha fazlasının olduğunu o an gösteriyor bize.... Geçmişin geri gelemeyeceğini anladıktan sonra geleceğin kurtarılabilme ihtimalinin son bir güç verdiği an... Serum kokusunun zihninizde ne denli yer tuttuğunu da ispatlıyor size. Boşanmak istediği için yalnız bırakıldığını düşünen bir anne, iflastan sonra hayallerinden vazgeçerek onarıcı köprüler kuran bir abla ve ödipal çatışmayı tersinden yaşayarak kaygılı kaçıngan bağlanmayı öğrenmiş bir oğul... Toplum eleştirisi, kadın, savaşçı arketip bir erkek evlat. Toplumun bize çok şey borçlu olduğu bu dönemde böyle bir oyunu bizden esirgemeyen yönetmen ve oyunculara kocaman teşekkürlerimi iletiyorum. Abartılı oyunculuklar, temassız diyaloglar, suni jest ve mimikler izlemedik, bir hikâyeye gerçekten şahit olduk. Nice oyun ve turnelerde tekrardan izlemek dileğiyle.
Babam Gibi Bir Baba Olmayı Çok İsterdim / Tiyatro Ram