Oyunu 6 Kasım 2023 Baba Sahne'de izledik. Öncelikle belirtmeliyim ki bu oyunun puanı olması gerekenden net daha az. Muhakkak 8 ve üzeri puanlara çıkmalı bu oyun, kişisel kanaatim.
Şimdi gelelim oyunun özeti ve yorumlarıma;
Oyunun içeriğini hiç okumadan, Tolga İskit ödül aldıktan sonra, Tolga Bey üzmez diyerek gittik. Sadece görsellerini görmüştüm, görsellerden çok ağır bir oyun gibi gelmişti. Ne göreyim? Bayağı bayağı "komedi" olarak tanımlanabilecek bir hikaye. Çok güldük. Hikaye, aslında çok enteresan; Babil şehrinden, dışlanmışların, çemberin içine giremeyen yenilmişlerin, "kendi" alternatif çemberlerini oluşturması üzerine. Aslında bir "kaybedenler kulübü" var ortada. Ama biz de o grupta yerimizi çoktaaan aldığımız ve çekirdeğimizi çıtlattığımız için, kendimizi görüyoruz bu alternatif yeraltı dünyasında. Çember'in anası Semiramis, grubu tutmak ve bu adanmışlığı yaşatmak için var. Yanında da baş miğferi Lilit ve ailesi. Hikayede bolca tanrılara, meleklere, günahkar insanoğluna ve mitlere gönderme var. Bu açıdan, "Acaba hikayeyi yakalayabilecek miyim?" endişesine kapıldım ilk açılışta. "Eyvah" dedim, ağır ve bağlarını hakkıyla kuramayacağım bir hikaye geliyor karşıma. Epey yanılmışım. İnanılmaz komik, inanılmaz içten ve muhteşem oyunculuklarla, bir hayli empati kurabileceğiniz, "hayali dünyaya rağmen" çok "gerçek" bir hikaye çıkmış ortaya. Aşırı şaşırdım.
Ufak bir dipnot, Tolga İskit'i sahnede tanıyamadım. Kalabalık Duası'ndan bu kadar mı farklı bir rol olur? Nasıl iş? Şapka çıkarıyorum. Bir şapka da Sevil Akı'ya. Bu rolü kesinlikle başka birisi oynayamazmış.Onun için yazılmış. Kadın vallahi billahi yaşıyor. Semiramis olmuş, tüm mimikleriyle. Ve o kadar eğlenceli, o kadar komik dans ediyor ki, oyunda bu danslarla verilen esler, şölene dönüşüyor. Ha bir de bütün espiriler kendisinde. Çok farklı bir yerden yapıştırıyor kelimeleri, hani derler ya, gediğine koyuyor, gibi. Bu arada, diğer oyunculuklar da çok iyi. Ayşegül Uraz da harika demeden geçmeyeyim, o da ayrı bir parantezi kesinlikle hak ediyor.
Gelelim hikayenin kurgusuna: bu meşhuuuur Babil düşüyor ve Çember'e bu durumda ne oluyor, nasıl etkileniyor? Merakla izliyoruz. Bundan sonrası bir miktar spoiler içerir, bence izlemeyenler okumasın. SPOILER: Çember'de de tüm bu kaos sonrası, büyük yüzleşmeler yaşanıyor. Bir nevi iç hesaplaşma. Ha bu bir yere varıyor mu? Hayır. Ekip dağılıyor ve geriye, "susturulmuş"lar, susmasa da, sesleri bastırılıyor. Enteresan bir bitiş. Oldukça gerçekçi. Tatmin ediyor mu? Hayır. Ama düştüğümüz durumun acı gerçekliği ile zaten yüzleşmek çok zor. O yüzden tatmin olmayı beklemek, bu "gerçekliğe" gölge düşüreceğinden, olanı olduğu gibi kabul ediyoruz. Evet, Kaybedenler Kulübü'yüz ve zafer hala uzakta bir hayal. Dilerim, bir gün gerçek olur!
Son olarak, sözlerimi, Tolga İskit'in hikayenin bir yerlerinde, çıplak sesle söylediği ve bizi hem sesi hem sözleriyle adeta büyülediği şarkı ile bitirmek istiyorum. Çok çok güzeldi. "Ümit varsa aşk yaşamaya, bir gün daha yaşanır şu hayatta."
Ümit var mı hala cidden? Sanki.. Belki.. Bence.. EVET!
**PS: Bu arada sözleri yarım yamalak hatırlıyor olabilirim. Tam hatırlayan olursa, düzeltme gönderirse çok sevinirim. ""
Çember'in Anası / kumbaracı50