28 Kasım akşamı Ara Sahne’de seyrettim oyunu. “Biz az önce ne izledik?” oyunlarından biri bu sezonun. Gerçeküstü yapılardan, avangard tiyatrodan hoşlanan insanların çok keyif alacağı bir sahneleme yöntemi ile işlenmiş metin. Baktığınızda metin yoruma çok açık. Çok klasik bir tarzda da ele alınabilir ; rejiye çok müsait. Ancak bu biçimde tamamen klasik tiyatrodan uzaklaşılarak sahnelenmesi tercih edilmiş. Bence riskli olsa da doğru olan seçimi seyrettik. Ne demek istiyorum? Metne katılan reji yorumunda, anlamı kapalı olan ama içi metafor dolu cümleler gölge oyunlarıyla sahne sahne tekrar ediliyor, hatta, bir dans sahnesinde karakterler daha önce birbirlerinin söyledikleri replikleri kesit kesit, bütünü bozarak, yapıyı parçalayarak, tek bir anlamdan uzaklaşıp birçok anlama sirayet edecek şekilde “çözüyorlar.” Paylaşıyorlar. Tıpkı şiir türü gibi. 18. Yüzyıl sonrasında gelişen yapılarda görülen anlamı parçalama, dansı, bedeni sözün otoritesini yıkmak ve logosentrik bir yapıdan uzaklaşmak için kullanmak, şiirin öznel bir tür oluşu gerçeğiyle çok güzel birleşiyor oyunda. Çünkü tek anlamlılık hiçbir şiirde de söz konusu değildir. Oyunculuklar müthiş. Bana kalırsa oyunun en büyük yıldızlarından biri de ışık tasarımı. Görsel şölen. Işık tasarımı rejiyi tamamlayacak şekilde hazırlanmış ve az önce de yorumladığım gibi, bu tarz yapılarda oyuncu/söz/ akıl odaklı bir yapı değil, hiyerarşik tiyatro yapısından uzak çok sesli bir anlatım görülür. Işık bence bu oyunda başrollerden biriydi. Bu sezon Afife adaylarından biri olacak kadar kuvvetli bir tasarım bence. Ben mest oldum. Özellikle 18. yüzyıl sonrası gelişen avangart yapıları düşünerek oyunu bir de o gözle seyretmenizi öneririm. Bunu metin veya oyunculuk odaklı değil, reji odaklı söylüyorum. Oyunculuklar çok sarsıcı, metin çok yönlü, çok sesli, gerçek bir üretim alanı yaratacak kadar özgün ve yaratıcı. Lütfen bu oyunu seyredin. Tebrikler.
Şairler Mezarlığı / A.H.E.N.K