Oyunu Alan Kadıköy'de ikinci gecesinde izledim. Oyun başından sonuna kadar öncelikle görselliği ile sizi içine alıyor. Bir sanat eserinin içinde dolaşıyor gibi hissediyorsunuz. Bunda, kullanılan dekor ki harika bir düşünce olarak tüm oyun dönen bir iskelenin üzerinde geçiyor. Bunu destekleyen ışık, müzik ve iskelenin altından yayılan sisin etkisi var. Kırmızı kumaş ise tam bir yaratıcılık örneği. Ahmet Sami'nin sade ama incelikli rejisi metnin duruluğunu ortaya koymuş. Oyunculuklar çok iyi. Oyun nasıl geçti anlamadım. Uzun zamandır tiyatroya gidemeyen biri olarak açılışı bu oyunla yapmak kaybettiğim zamanı telafi etti.
Ya beğenmezsiniz bir şey demiyorum da şu puanlamalarda 1 vereni hiç anlamıyorum. En kötü 4-5 olur yani ! Bi sürü emek var... benimde çooook sıkıldıgım oyundan çıkmak istediğim bir sürü tiyatro oyunu oldu ama yine de en kötü 4 vermişimdir. ,
Bu oyun özelinde zaten söylemiyorum ki zaten hakkı asla 1 değil
Oyunu dün Alan Kadıköy sahnesinde seyrettim. Sahneden başlamak istiyorum. ben yeni yapılan salonları çok beğenmesem de bu sahneyi beğendim. 1.si çok çok büyük değil 2. ise en erkada bile otursanız çok rahat izleyebilirsiniz. çünkü sahneyi ikiye bölmüşler
gelelim oyuna... Aslında ben agır metinleri ,zor oyunları daha çok severim :) oyun sade, hiç sıkmayan izleyiciyi bir an bile sahneden koparmayan ;3 ailenin ortak konusu ;evlatları üzerinden ele alınan bir oyun... çok rahat ve anlaşılır olmasına rağmen metin güzel yazılmış....
konusu; 6-7 Eylül olaylarında İstanbul'dan kaçıp giden 1. aile,ilişkilerini kötü gidişatına çözüm aramak için tatile giden 2. aile ve Suriye( Lazkiye) iç savasından kaçıp mülteci olarak adaya(Midilli) giden 3 aile'nin hikayesini izliyoruz sahnede.
Metin sade olmasına rağmen Sema Elçim o kadar güzel detaylara dokunmuş ki mesela mültecileri ancak başka yerde yabancı oldugumuzda anlamak ne kadar da dogru ki gerçekten empati yapmamı sağladı.Yönetmenliğini çokça beğendiğim Ersin Umut Güler ve Banu Çiçek çifti de(mülteci aile) bir okdar samimi ve içten. yaşadıgı acılara rağmen umutlarının hala tükenmeyişi beni çok çok etkiledi.
Ayrıca Burak Tamdoğan'ın oynadıgı karakter de ise Türlere karsı sert tavrı hala 6-7 eylül olaylarının acısının geçmediğini görmek adeta utancımızı bize tekrar hatırlattı.Prömiyeri izlememe rağmen oyunculukların hepsi çok iyiydi.
aslında hüzünlü bir hikaye yazmış Sema Elçim ama espiriler de gayet yerindeydi.. yer yer kahkaha attıgım bile oldu :)
gelelim yönetmen Sevgili A. Sami Özbudak'a... oyunun konusunu hiç biryerde okumamıştım ama Sami Bey 'in ismini gördüğüm anda bileti zaten aldım.Çünkü Sami Bey 'in dokundugu gördüğü her şey de bir kalite var. Sahneyi o kadar güzel kullanmışlar ki ben burada spoiler vermek istemiyorum ama sahne ile oyun bu kadar mı uyumlu geçişler bu kadar mı iyi olur .adam yapıyor ya demekten kendimi alamıyorum :)
oyundan bir cümle; siz Türkler hep mi böyle geç kalırsınız :)
izleyin keyifli bir 90 dk.(70 den fazlaydı bence :))
Konusu, sade ve fonksiyonel dekoruyla çok güzel örtüşmüş bir oyun. Ada, Midilli ve üç çift:
Biri, ailesi 1955 teki 6-7 Eylül olayları ile İstanbul'dan göç etmiş ki bu aile özelinde evlatları ile sınanan bir iç dram da sözkonusu.
Bir diğeri, Türkiye'den tatile gitmiş, aile içi huzuru tükenmiş ikili ki burada ilişkiler, sadakat üzerine de güzel bir yapı kurulmuş.
Son çift olan Suriyeli mülteciler üzerinden anlatılan ise başlı başına bir evinden barkından olma, kaçış, varoluş, ikilemler hikayesi.
Ve bir joker karakter, adeta bir anlatıcı, aziz, yönlendirici.
Sema Elçim yine çok hassas, güzel dokundu bizlere. Sanmayın ki baştan sona bir dram, espriler ile öyle güzel harmanlamış ki, yormuyor.
Ahmet Sami adeta bir bayrak yarışı yapmış karakterler arasında. Adayı temsilen bir döner iskele ve konusuna göre herşey olabilen bir kırmızı kumaş ile. Işık düzeni, müzik ve elbette prömiyer olmasına rağmen bomba gibi bir oyuncu kadrosu.
Çift tribün meydan sahne oluşunu çok sevdim. Tek derdim, esprisi olsa da, heryeri flulaştıran, maskeye rağmen içime nüfuz eden aralıksız sis kullanımı oldu. Sahne üstü ve ardında emeği geçen herkese alkışlar.
Gabriel’in Düşü / TiyatroDEA