Zeynep Ablam Başarıların daim olsun.
Oyun ilk andan itibaren bizi sahnede karşılayan Enis Arıkan ile başlıyor. Kendisinin bulunduğu alanda ihtişamlı bir görüntü var.
İlk izlenim olarak görsel manada epey haz verici duruyor.
Bir baba ile kızının tekrar kavuşmasıyla beraber geçen sürede duyulan pişmanlıklar ve kırılan önyargıları görüyoruz. Başrol karakterimizin aslında partnerinin ölümüyle beraber düştüğü dipsiz kuyuda gösterdiği duygusal çaba da bir yandan öne çıkıyor.
Oyunun hazır olmadığı hissi bana çok fazla geçti. Metin dram üzerine kuruluyken oyunun duygusal anlamda bu kadar yapay kalması beni biraz şaşırttı. Sanırım bu tiyatral süreç reji tarafında eksik kalmış. Oyunda yeterli bulduğum, güzel gelen tek kısım ışık ve dekoru barındıran sahne tasarımıydı.
“Yutmak”taki başarısıyla tanıdığımız ve benim nezdimde “Sığınak” ile beraber çıtayı iyice yükselten oyunun yönetmeni İbrahim Çiçek bu oyunların referansıyla Balina’dan daha iyisini istememize sebepti belki de.
Enis Arıkan için öncelikle aklımda kalan, konuşurken cümleleri çok yuvarlıyordu, bu yüzden söylediklerini anlamakta güçlük çektim. Emine Evirgen’in ise oyun ile bağı kopuktu. Doğallıktan uzak şekilde rol yaptığının farkında olduğum anlar beni oyundan uzaklaştırdı.
Oyunun her anında etkilenmek üzere hazırdım, fakat sahnelemede eksikler gördüm. Oyuncuların birbirleriyle olan bağı ise tam oturmamış. Hepsi tek başına performanslarını gerçekleştiriyorlar yine de aralarındaki bağ seyirciye yansımıyor. Oyuncuların başarısıyla ilgili de bir şüphe yok aslında. Yağız Can Konyalı’ya daha önce seyrettiğim “Sesin Resmi” isimli oyunda hayranlık duymuştum. Bu oyunda da kendisi yetersiz değil. Zaten oyuncuların oyun için yetersiz olmadığını düşünüyorum. Hatta Helin Kandemir performansıyla ileride tiyatro sahnesinde iyi yerlere geleceğine ve ödüller kazanacağına dair sağlam bir mesaj veriyor. Fakat gel gelelim böyle iyi oyunculuklara karşı ekibin arasında bir uyum yok. Sanki hepsi tek başına prova yapmış hissi yaratıyor.
Toparlamak gerekirse uzun zamandır beğenmediğim bir oyun olmamıştı, maalesef yetersiz buldum. Yine de kötümser değilim, zaman içinde toparlayabileceklerini düşünüyorum. Belki biraz daha sahnelenmesine ve prova edilmesine ihtiyaç vardır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen büyük yapım olduğunu sahne tasarımı ile zaten gösteriyor. İhtiyacı olan, bu görsel şöleni sahne performansları ile taçlandırmak olacaktır.
Gereksiz uzatılmış senaryo, gereksiz dekor değişiklikleri ile uzamış oyun süresine eklenince sıkıcılık kaçınılmaz olmuş. Cem Yiğit Üzümoğlu nun olduğu vasat bir oyun da görmüş olduk.
Sırrımdaki Kambur / Pray Tiyatro